8.6 C
Bingöl
Çarşamba, Mart 19, 2025

Ben Yoruldum, Ya Siz?

“Dağlar, insanlar ve hatta
ölüm bile yorulduysa,
Şimdi en güzel şiir, barıştır.”
Yaşar Kemal


Dünya varolalı beri, varlığını ve bugünkü halini, kesintisiz savaşlarla günümüze taşımıştır. Bu savaş, sadece insanlararası bir savaş olarak değil, neredeyse doğadaki bütün varlıkların birbirlerine karşı yürüttükleri bir savaş şeklinde devam ediyor ve devam edecektir.

Deniz dalgalarının milyarlarca yıldır kıyıları dövüp durması savaş değil midir? Ya bir tohumun taşı yararak filizlenmesi? Somonların milyonlarca yıldır okyanuslardan, üredikleri topraklar olan kutuplara yolculukları ve bu yolculukta karınlarını doyurmak için bekleyen, pusu kuran hayvanların çabaları savaş değil midir? Milyonlarca yıldır aslanlarla bufaloların mücadelesi devam ediyor. Çitalar, bütün manevraları ve hızlarına rağmen antilop avlamaya devam ediyorlar. Timsahlar, yılanlar, örümcekler, peygamber develeri, kurdukları pusularla avlarına karşı olan savaşlarına devam ediyorlar. Karıncalar, milyonlarca yıldır, yer altında kışlıklarını istiflemeye devam ediyorlar. Ve arılar, milyonlarca yıldır taşıdıkları polenleri bala çevirmeye ve bitkileri döllemeye devam ediyorlar. Toprak, ağaçlar, milyonlarca yıldır rüzgara, sele karşı mücadelelerine devam ediyorlar.

Doğada ve doğadaki insan dışı varlıklardaki kesintisiz savaş, yok etme üzerine olmayıp, ayakta kalma, yaşamını devam ettirmeye çabalama şeklinde devam ediyor. Doğalarının dışına çıkmadıkları için, insanlar arasındakine benzer bir iktidar mücadelesi, tahakküm kurma, işgal, köleleştirme, soykırım, vb göremezsiniz. Aslanların bufalo sürülerine tahakküm kurup, onları kendi amaçları için kullandıklarına şahit olunmamıştır. Ağaçlar topraktan beslenirken, toprağı beslemiş ve korumuştur da. Karlar toprağın üzerine binerken, toprak inlememiştir. Zamanı gelince kar erimiş ve toprağa can suyu olmuştur. Birbirleriyle beslenen hayvanlar, birbirlerine iktidar kurma, birbirlerini imha etme, soykırıma uğratma amacıyla değil, yaşamsallıklarının devamı için yapmışlardır bunları.

Yaklaşık 2,5 milyon yıllık geçmişi olduğu tahmin edilen insanlar, henüz birbirlerine iktidar kurmayı öğrenmedikleri ilk zamanlarında, doğanın birer ferdi olarak, diğer varlıklarda olduğu gibi, yaşamlarını devam ettirmek için çetin doğa koşullarına karşı direnirlerken, fiziksel dezavantajlarına rağmen, zihinsel üstünlükleri aracılığıyla doğanın hakimi konumuna yükseldiler. Zihinsel üstünlüklerini doğada ve doğadaki varlıklara tahakküm kurmada kullanmayı deneyimleyerek öğrenen insanlar, buradan edindikleri tecrübelerini zamanla birbirlerine tahakküm kurmada da kullanmaya başladılar. Ve İktidar kurmayı öğrendiler.

İktidar aygıtının öğrenilmesi ve uygulamaya geçirilmesinden sonra, öncesinde daha yaşanılabilir ve kozmos olan dünyadaki yaşam/düzen, kaosa dönüşmeye başladı.

İlk iktidarların kurulmasından günümüze yüzbinlerce savaş yaşandı. Milyarlarca insan bu savaşlarda imha oldu.

Yakın tarihimizde, iki büyük dünya savaşına tanık olduk. Bu gasp/paylaşım savaşlarında, onlarca milyon asker-sivil insan “telef” oldu.

Dünyanın hakimi durumundaki ülkeler, birbirlerini öldürerek bitiremeyeceklerini anlayıp barışırlarken ve bu barışıklıktan kendi halkları hali hazırda dünyanın mutluluk endeksinde başat durumdalarken, savaşlarını dünyadaki az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerde sürdürmeye devam ediyorlar.

Dünyanın en kadim toprakları durumunda olup, dünyadaki medeniyetlere beşiklik etmiş Ortadoğu’da ise, geçmişten gelen kesintisiz savaş durumu, dünyanın hakim ulus/devletleri tarafından vekâlet ve paylaşım savaşları ile savaş halinde kalmaya devam ediyor. İktidarlarını batılı ülkelere borçlu olan ve halklarının düşmanları durumundaki Ortadoğulu liderler, ülkelerindeki kaynaklardan mahrum bıraktıkları halklarını, kaynaklarını peşkeş çektikleri batılı ülkelerden aldıkları silahlarla, birbirlerini birbirlerine imha ettirmeye devam ediyorlar.

Ülkemizde ise, gerek cumhuriyetten önce ve gerekse sonrasında, yaklaşık iki yüzyıldır devam eden ve barışmayı beceremememiz durumunda daha devam edecek gibi duran bir savaş hali var.

1925 Şêx Saîd isyanını, isyan sonrası yaşanan yıkım ve trajedileri, bazen kahramanlıkları, isyan sırasında 7-8 yaşlarında olan babası ve 14-15 yaşlarında olan halasından dinlemiş 55 yaşında bir Kürdüm. Neredeyse bütün yaşamı savaşla yoğrulmuş, öfkeler biriktirmiş, hınçla/intikam arzusuyla bilenmişlerdenim. Ve gerek geçmişteki ve hali hazırdaki ihanetler yüzünden, öfkesini düşmanlarından kendine/kendinden olanlara yöneltmenin eşiğine gelmişlerdenim.

Uzun süren, yengi ya da yenilgi ile sonuçlanmayan savaşlar, herkeslerde çok büyük tahribatlar meydana getirir. İnsanlardan çok, hakikatler ölür. Hakikat öldürüldüğünde ise, bütün ölümler meşruiyet kazanır.

Bu topraklar kadar savaş yorgunuyum artık.
Ölüm yorgunuyum.
Ölememenin de.
Ölü uğurlamanın yorgunuyum, uğurlayamadığım ölümlerin de.
Nefret etme yorgunuyum, nefret edilmenin de.
İntikam bilenmişliğinin yorgunuyum, bir türlü alamadığım/alınamayan intikamın da.
Tüketen kemiren bir öfkenin yorgunuyum, öfkelendiklerimi öfkelendirmenin de.
Dört bir yanımın düşmanla kuşatılmasının yorgunuyum, Dört bir tarafımın düşmanı olmanın da.
Sürgit ihanet edilmenin yorgunuyum, birilerinin haini olmanın da.
Gözyaşı dökmenin yorgunuyum, kalmadığı için dökememenin de.
İyileşmeyen yaraların, gösteril(e)memiş/alınmamış sevgilerin, yaşanmamış sayılması gereken yaşamın, okşa(n)mamışlığın, özlemlerin, umutların, umut kırıklıklarının, gerçekleşmeyen hayallerin yorgunuyum.

Lanetlenmiş coğrafyanın yorgunuyum.

Bütün özlemlerimi, umutlarımı, hayallerimi, nefretlerimi, öfkelerimi, ihanetleri, düşmanlıkları, yaşan(ma)mışlıkları yüzünüze fırlatıp sırtüstü toprağa uzanıp uyumak istiyorum. Evet sadece bunu istiyorum.

“Bu hayatımızı sadece umutlanmakla geçirdik, bize bir hayat daha lazım.”
Sadi Şirazi

İlginizi Çekebilir

- Reklam -

Son Haberler