ARDAHAN – Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı Gundîk köyünde, Kürt Alevi kültürünü yaşatmak ve yok oluş tehlikesine dikkat çekmek için “Köklerimizle Buluşuyoruz” şiarıyla doğa, kültür ve inanç festivali düzenleniyor. 11 Temmuz’da cemevi açılışıyla başlayacak üç günlük festivalde konser, piknik, doğa yürüyüşü, panel, kutsal mekan ziyaretleri ve cem hizmeti yer alacak. Festival, bir var olma mücadelesi olarak tanımlanıyor.
Gundîk Köyü’nde Kültür ve İnanç Buluşması
Ardahan’ın Göle ilçesindeki tek Kürt Alevi köyü Gundîk, kültürel mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. “Köklerimizle Buluşuyoruz” sloganıyla düzenlenecek festival, 11 Temmuz’da başlayacak ve üç gün sürecek. Festival Tertip Komitesi, aynı gün Gundîk köyünde bir cemevi açılışı gerçekleştirecek.
Festival programında konserler, piknik, doğa yürüyüşleri, paneller, kutsal mekan ziyaretleri ve cem hizmeti gibi etkinlikler yer alıyor. Amaç, köyün kültürel ve inançsal değerlerini tanıtmak, bölgedeki göç sorununa dikkat çekmek ve dayanışmayı güçlendirmek.
“Bir Yok Oluş Sorunuyla Karşı Karşıyayız”
Festival Tertip Komitesi, yazılı bir açıklama ile bölgedeki göç sorununa ve kültürel erozyona vurgu yaptı. Açıklamada, “Bir yok oluş sorunuyla karşı karşıyayız. Dağılarak, yabancılaşarak, kaybolarak, bu toprağın bize kattıklarını sonraki nesillere aktaramayarak yok oluyoruz” ifadeleri kullanıldı. Komite, festivalin bir festivalden öte, var olma mücadelesi olduğunu belirtti.
Açıklamada, Gundîk köyünün tarihine ve kültürel zenginliklerine de değinildi:
-
Doğayla iç içe bir yaşam: Köyün dağları, çayırları, dereleri ve doğal güzellikleri, burada doğanların kimliğinin bir parçası.
-
Paylaşım ve dayanışma: Yoksulluk dönemlerinde bile köyde kimse aç bırakılmadı, emekler hakça bölüşüldü.
-
Doğaya saygı: Köydeki tek kavak ağacı bile kutsal kabul edilerek korundu.
-
Hoşgörü: Farklı inançlara saygı gösterildi, komşu köylülerle dayanışma sağlandı.
Göç ve Kültürel Erozyon Sorunu
Gundîk köyü, 1970’li ve 80’li yıllarda 500 haneye yaklaşan nüfusuyla canlı bir yerleşim yeriydi. Ancak sınırlı geçim kaynakları nedeniyle göç başladı. Bugün köyde sadece 100 hane kaldı ve nüfus her geçen yıl azalıyor. Komite, bu durumun kültürel mirasın kaybolmasına yol açtığını vurguluyor:
“Şimdi 50 yaşın üzerindeki insanların önemli bir bölümü çareyi okuyarak meslek edinmede buldular. Gittikleri yerlerden bir daha geriye bakmadılar. Dönmediler, dönemediler. Şimdiki gençlerimiz de aynı yolu tutuyorlar.”
Festival, bu yok oluşun önüne geçmek için bir araya gelmeyi, kültürü yaşatmayı ve genç nesillere aktarmayı hedefliyor.
Festivalin Amacı ve Önemi
Festival Tertip Komitesi, etkinliği bir kültürel direniş olarak tanımlıyor. Festivalin temel amaçları şunlar:
-
Kültürel mirası korumak: Kürt Alevi kültürünü ve inancını gelecek nesillere aktarmak.
-
Dayanışmayı güçlendirmek: Köyden göç edenlerle köyde kalanlar arasında bağ kurmak.
-
Sorunlara çözüm üretmek: Köyün ekonomik ve sosyal sorunlarına dikkat çekerek çözüm yolları aramak.
-
Birliktelik sağlamak: Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış Gundîk köylülerini bir araya getirmek.
Komite, festivalin süreklilik kazanmasını ve eksikliklerin giderilerek gelecek yıllarda daha güçlü bir şekilde düzenlenmesini hedefliyor.
Festival Programı
Üç gün sürecek festivalde şu etkinlikler yer alacak:
-
Cemevi açılışı (11 Temmuz)
-
Konserler: Yerel sanatçıların sahne alacağı müzik etkinlikleri.
-
Piknik: Köyün doğal güzellikleri eşliğinde toplu piknik.
-
Doğa yürüyüşü: Gundîk’in dağlarında rehber eşliğinde yürüyüş.
-
Panel: Kültürel miras ve göç sorunları üzerine tartışmalar.
-
Kutsal mekan ziyaretleri: Köydeki kutsal yerlere ziyaretler.
-
Cem hizmeti: Alevi inancına uygun ritüeller.
Gundîk Köyü’nün Kültürel Mirası
Gundîk köyü, Kürt Alevi kimliğiyle Anadolu’nun zengin kültürel mozaiğinin bir parçası. Köyde doğaya saygı, dayanışma ve hoşgörü gibi değerler nesilden nesile aktarılmış. Açıklamada, köyün çocukluk anılarına, doğasına ve kültürel pratiklerine duyulan özlem şu sözlerle ifade ediliyor:
“Doğar doğmaz bizi hayata bağlayan o ilk çığlık bu dağlara sindi. Bizi sarıp sarmalayan, büyüten annemizden emdiğimiz süt bu toprakların bereketini, özünü, kodlarını bize aktardı.”