Türkiye’de Alevi vatandaşların yaşadığı bölgelerde, temel hizmetlere erişimde karşılaşılan sorunlar, uzun süredir gündemdedir. Köy yollarının bakımsızlığı, altyapı eksiklikleri ve ulaşım zorlukları, bu toplulukların günlük hayatını ciddi şekilde etkilemektedir.
Bingöl’de de Alevi köyleri, benzer sorunlarla mücadele etmektedir. Özellikle Göl Mezrası ile Dallı Tepe arasındaki yalnızca 3,5 km’lik yolun traktör bile geçemeyecek durumda olması, bölge halkının temel ulaşım hakkından mahrum bırakıldığını göstermektedir. Bu durum, vatandaşlar tarafından adeta bir cezalandırma olarak algılanmakta ve özellikle Alevi kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa uğradıkları yönünde yaygın bir kanaat oluşmaktadır.
Alevilik, Türkiye’nin tarihsel ve kültürel dokusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak, Bingöl gibi bir ilde, böylesine kısa bir mesafede dahi ulaşım sorununun çözülememesi, toplumsal barış ve adalet anlayışına zarar vermektedir.
Hiçbir vatandaş, inancı, kimliği ya da siyasi tercihi nedeniyle temel haklardan yoksun bırakılmamalıdır. Göl Mezrası ve Dallı Tepe arasındaki yolun bir an önce onarılması, bölge halkının ulaşım hakkına kavuşması için acil adımlar atılmalıdır.
Eşitlik, adalet ve insan onuruna yakışır bir yaşam, hepimizin ortak hakkıdır. Ayrımcılığın değil, dayanışmanın ve hizmetin ön planda olduğu bir yönetim anlayışına ihtiyaç vardır.
Bingöl’deki Alevi köylerinin yaşadığı bu sorunlar, yalnızca bir yol meselesi değil, aynı zamanda derin bir eşitlik ve adalet arayışının yansımasıdır. Alevi toplumu, psikolojik ve toplumsal baskılar altında, demokrasi ve kimlik mücadelesinde büyük fedakârlıklarla varlığını sürdürmektedir. Yerinden edilme, dışlanma ve siyasi damgalanma gibi sorunlara rağmen, Alevi kimliğini ve kültürünü yaşatma azimleri kendi iç dinamiklerinde devam ediyor.
Ancak, Sünni siyasi aktörlerin Aleviliğin mücadelesini itibar avcılığı için kullanması, bu topluluğun sesini kısmaya ve mağduriyetlerini gölgede bırakmaya devam ediyor. Bingöl’deki Alevilerin hikayesi, bir yandan baskı ve ötekileştirme, diğer yandan direniş ve dayanışma öyküsüdür. Bu mücadele, eşitlik ve adalet arayışının güçlü bir sembolü olarak sürüyor. Yine de, “bir arpa boyu” kazanım elde edilememiş olması, itibarlı alanlarda söz sahibi olan baskın Sünni anlayışın devam edeceği izlenimini güçlendiriyor.
İtiraz edenler elbette olacaktır! Ancak, bu itirazlara yanıt olarak, “Gelin, ilk seçimlerde Alevi bir aday üzerinde yoğunlaşalım. Bir asırlık zihniyeti yıkalım; bu ilde bir vekil, bir belediye başkanı Alevi seçilsin. Onlar yönetsin, bakalım kim adil, kim değil!”