Kürt halkının politikleşme süreci, tarih boyunca mücadele, direniş ve kolektif bilinçle örülmüş bir serüvendir. Bu süreç, halkın siyasal özneleşme çabası ve kendi kaderini belirleme iradesiyle, yerel dinamiklerden ulusal düzleme uzanan bir güven ve samimiyet zemini yaratmıştır. Ancak, son yıllarda bu hareketin ruhunu besleyen dinamiklerin, özellikle “Çalışıyoruz” söylemi altında sistematik bir şekilde pasifize edildiği gözlemlenmektedir. Kürt siyasal hareketinin son dönemdeki dönüşümü, görünmezliği görünür kılmaya çalışan bir yöntemle halkın özneleşme çabası zayıflatıldı.
Halkın Özneleşmesi ve Güvenin İnşası
Kürt halkının siyasal bilinci, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı direnişle şekillenmiştir. 1990’lardan itibaren başlayan ve 2000’lerde bağımsız milletvekilleriyle somutlaşan siyasal temsil çabaları, halkın doğrudan katılımına dayanan bir güven inşa etmiştir. Bağımsız vekillerin seçim süreçleri, gizlilik, titizlik ve halkın iradesini merkeze alan bir anlayışla yürütülmüştü. Bu dönemde, hareketin samimiyeti ve halkla kurduğu organik bağ, siyasal özneleşmenin temel taşıydı. Yerel dinamiklere dayalı bu süreç, halkın sadece oy veren bir kitle değil, bizzat siyasetin öznesi olduğunu hissettiriyordu.
“Görünür Olun” Söylemi ve Görsel Siyasetin Tuzakları
Son birkaç yılda ise Kürt siyasal hareketinde dikkat çeken bir dönüşüm yaşanmaktadır. “Yerelden en üst düzeye kadar çalışıyoruz” söylemi, sıkça görsel içeriklerle desteklenerek kamuoyuna servis edilmektedir. Toplantılar, etkinlikler ve çalışmaların fotoğraflarla deşifre edilmesi, bir yandan şeffaflık iddiası taşırken, diğer yandan hareketin gizlilik ve güvenlik ilkelerini aşındırmaktadır. Bu görsel siyaset, hem çalışanları hem de halkı hedef haline getirerek, hareketin işlevselliğini tartışmalı kılmıştır. Sistemin bu tür açıkları kullanarak hareketi pasifize ettiği, çalışanların ve halkın katkılarının değersizleştirildiği bir tablo ortaya çıkarmıştır.
Bu süreçte, halkın siyasal özneleşme iradesi, “çalışıyoruz” söyleminin gölgesinde bir tüketim nesnesine indirgenmiştir. Çalışmaların sürekli olarak afişe edilmesi, halkın katılımını teşvik etmekten çok, bir tür performans sergileme ritüeline dönüşmüştür. Bu durum, hareketin samimiyetine gölge düşürmüş ve halkta bir güven erozyonu yaratmıştır. Oysa Kürt hareketinin tarihsel başarısı, halkın sürece doğrudan dahil olduğu, gizliliğin ve güvenliğin titizlikle korunduğu dönemlerde gerçekleşmiştir.
“Bölgenin Tamamında Aynı Sorunlar” Bahanesinin Çöküşü
Kürt siyasal hareketinin mevcut tıkanıklığını meşrulaştırmak için sıkça başvurulan “bölgenin tamamında aynı sorunlar hakim” söylemi, ucuz bir retorik olmaktan öteye gidememektedir. Bu söylem, sorunların ortaklığını vurgularken, çözüm üretme sorumluluğunu ötelemekte ve hareketsizliği normalize etmektedir. Oysa üç seçim öncesine, bağımsız vekillerin seçildiği döneme baktığımızda, aynı sorunlara rağmen hareketin nasıl bir dinamizmle ilerlediği görülmektedir. Gizlilik, stratejik planlama ve halkın iradesine dayalı bir siyaset, o dönemde baskılara rağmen başarıyı mümkün kılmıştı. Bugün ise bu dinamizmin yerini, görsel tüketimle beslenen bir pasiflik almıştır.
Kürt siyasal hareketi, halkın özneleşme iradesiyle tarih yazmış bir harekettir. Ancak son yıllarda “çalışıyoruz” söylemi altında yürütülen görsel siyaset, bu iradeyi zayıflatmakta ve hareketi sistemin manipülasyonuna açık hale getirmektedir. Halkın güvenini ve samimiyetini yeniden inşa etmek için, hareketin kökenindeki ilkeleri hatırlaması gerekmektedir: gizlilik, stratejik planlama ve halkın doğrudan katılımı. “Bölgenin tamamında aynı sorunlar” bahanesine sığınmak yerine, sorunlara karşı yerel dinamikleri harekete geçiren, halkı yeniden özneleştiren bir siyaset anlayışına ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, Kürt halkının siyasal mücadelesi, görsel bir tüketim nesnesine indirgenme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Kürt siyasal hareketinin son dönemdeki dönüşümüne eleştirel bir bakış sunmayı ve halkın özneleşme çabasının nasıl pasifize edilip deşifre edilmesi, halkın tepkisine dönüşen kaygılarından ,endişelerinden anlaşılmaktadır.
“Kürt halkının politik başarısını değil, görünür olma çabası verenlerin başarısına dönüşen”sistem partilerin benzeri haline dönüşen hastalık ile karşı karşıya …
“Barış Ve Demokratik Toplum Çağrısı”na denk düşen sürecin öneminin bilinci ile tutum alınmalı.



