Çewlik.net – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eğitim Politikaları Komisyonu, kentteki bir otelde düzenlediği “Eğitim Politikaları Konferansı” başladı.
“Türkiye eğitim sistemine ilişkin tarihsel ve toplumsal değerlendirmeler”, “Eğitim açmazları I-II” ve “Eğitimin yeniden inşası” başlıklı oturumların gerçekleştirileceği konferansa, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak ile konfederasyona bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin yanı sıra çok sayıda akademisyen katıldı.
Konferans, DEM Parti Eğitim Politikaları Komisyonu Eş Sözcüsü Sami Evren ve DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in açılış konuşmalarıyla başladı.
‘TEMEL POLİTİKA TEKÇİLİK’
İlk olarak konuşan Evren, tutuklu Eğitim Politikaları Komisyonu Eş Sözcüsü İlknur Birol’un selamlarını ileterek, konuşmasına başladı. Eğitimin, Türkiye’nin temel meselelerinin başında geldiğini belirten Evren, birlikte tartışarak çözüm üretmeyi amaçladıklarını söyledi.
Cumhuriyet tarihi boyunca farklı kimlik, kültür, inanç ve dillerin inkar edildiğini ve sermaye lehine bir rejimler silsilesinin süregeldiğini ifade eden Evren, şunları söyledi:
“Tarih boyunca demokratik bir cumhuriyetten yoksun olmanın sancılarını AKP- MHP iktidar bloğu ile derinleşerek yaşıyoruz. Bütün bu süreçlere damgasını vuran ‘tek millet’, ‘tek mezhep’ anlayışı değişmeden hüküm sürüyor. Modern Türkiye, tarihi boyunca askeri ve sivil darbelerin süreğenleşmesi, askeri-sivil bürokratik vesayet, otoriter-katı merkeziyetçi siyasi-idari yapılanma, anti-demokratik yasalar ve uygulayıcı kurumlar, eğitim sistemini yerel idarelerin ve hizmetlerin merkezi vesayet baskısı altına alınması anlayışı üzerine inşa edildi.
Cumhuriyet’in geride bıraktığı 100 yıllık zaman diliminde, sermayenin emek üzerindeki sömürüsü daha da derinleşti. Emekçi halkların yaşamı tüm boyutlarıyla büyük bir yıkıma uğradı. Rant ve sermaye odaklı kuralsız büyüme ve kalkınma yönelimleri, coğrafyamızın talanına yol açtı.”
ÇEDES VE MESEM SORUNU
Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla açıkladığı yeni müfredatın da bu kapsamda oluşturulduğunu kaydeden Evren, “Bilimsel, özgürlükçü, demokratik eğitim için mücadele aynı zamanda demokrasi mücadelesidir. Bu nedenle konferansımızın hedefi aynı zamanda partimizin mücadele programını güçlendirmektir. Eğitimin bütün kademelerinde niteliği yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için somut adımlar atılması gerektiği açıktır. Ancak siyasi iktidar, bugüne kadar farklı kimlik ve kültürleri, tanımıyor din ve inanç alanı gibi son derece hassas konularda öğrencilere ‘tek din, tek mezhep’ anlayışıyla kendi inanç kültürüne ait değerleri tüm topluma dayatmayı görev edinmiştir” diyerek ÇEDES Projesi’nin buna bir örnek olduğunu dile getirdi.
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) ile şirketlere ucuz iş gücü sağlandığını belirten Evren, şöyle devam etti: “AKP-MHP iktidarı boyunca milyonlarca hane halkı işsiz kalmış, kent yoksulları çoğalmıştır. Milyonlarca çocuğun okula aç gitmesinin baş sorumlularıdır. Açlık ve yoksulluğun derinleşmesi aynı zamanda insanca yaşam hakkına bir saldırıya dönüşmüştür. Bu ülkenin demokratikleşmesini isteyen bütün güçlerin elbirliğiyle sorumluluğu tüm halklarımıza
dayatılan ayrımcı, adaletsiz, bu düzene ve eğitim sistemine itiraz etmek gerekmektedir. Anadilinde eğitimin engellenmesiyle bu coğrafyanın bütün dillerinin, ‘seçmeli derslere’ mahkum edilmesi ile zorunlu din dersleri ve orta öğretim okullarına mescit dayatmasıyla, Okul ve bilginin mümkün olan her fırsatta ve seviyede piyasalaştırılmasıyla, Ermeni, Rum, Musevi okullarının yapayalnız bırakılmasıyla, Ders kitaplarında farklı halkları ve inançları aşağılayan nefret dilinin kullanılmasıyla, Toplumsal çürümeyi ne kadar çoğalttıklarına günlük yaşantımızda sürekli şahitlik etmekteyiz.
HALKLARA ÇAĞRI
Engelli öğrenciler için kolaylaştırıcı yöntem ve uygulamaların gündeme getirilmesi gerekiyor. Eğitim sisteminin bilimsel ve seküler bir anlayışla yeniden inşası elzemdir. Çocukların özgür bireyler olmaları hepimizin elinde. Okulları, eşit, özgür ve bilimsel, kolektif akılların çoğaltıldığı ve yeni yaşamın içinde yeşereceği çalışma merkezlerine dönüştürmek için her türlü bilimsel ve siyasal çalışmayı gerçekleştirmek için, demokrasiden, bilimden, özgürlüklerden ve eşitlikten yana olan örgütlü kötülüklere itiraz eden halklarımıza çağrımızdır. AKP-MHP iktidar bloğunun, çocukların, gençlerin, geleceği ile sistematik olarak oynayan, her yol ve yöntemi dayatan uygulamalarına karşı tavizsiz ve kararlı duruşumuzu bilimsel özgür tartışmalarla çoğaltacağımıza inanıyoruz.”
‘22 YILLIK İKTİDARINDA 9 BAKAN DEĞİŞTİ’
Sonrasında Konuşan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, Türkiye’deki eğitim sisteminin hiçbir zaman toplumun ihtiyaçlarını esas almadığını vurguladı. Koçyiğit, “Güncelde bir değişim var mı? Evet büyük bir değişim var ama bu değişim ne yazık ki toplumun ve çağın ihtiyaçlarına uygun değil. AKP’nin 22 yıllık iktidarında 9 Milli Eğitim Bakanı değişmiş ortalama 2,5 yılda bir Milli Eğitim Bakanı değişti. Her gelen önceki sistemi reddedip süreci kendisiyle başlattı. Milli Eğitim Bakanlığı’nda kadrolaşmayı esas aldılar. Bu anlamıyla eğitim sistemi yapboz tahtasına dönüştü. Erdoğan, ‘Eğitim alanında başarılı değiliz’ dedi. Başarılı değiller çünkü eğitim gibi bir dertleri yok. Çünkü bu ülkede eğitim sistemini çağın ihtiyaçlarına göre toplumun ihtiyaçlarına göre ilerletmek gibi bir hedefleri yok” dedi.
‘OKUL-FABRİKA DÖNEMİNE GEÇİLDİ
ÇEDES projesiyle cemaatlerle protokol yapıldığını ifade eden Koçyiğit, ayrıca MESEM projeleriyle okul-fabrika dönemine geçildiğine dikkati çekti. Koçyiğit, “Artık okulları sanayi sitelerinin içerisine götürüyorlar, çocuklar haftanın 4 günü fabrikalara, atölyelere gidiyor. Orada asgari ücretin 4’te birine çalıştırılıyorlar onun dışında bir gün okula gelebiliyorlar. Yani okul diye bir şey yok aslında. Çocuk işçiliğini devlet ve AKP’nin kendisi onaylamış resmileştirmiştir. Bu temel bir hak ihlalidir çocukların işçileştirilmesidir, onların işçi kalmaya mahkum edilmesidir. MESEM’lerde çalışan 9 çocuk katledildi. AKP, bu 9 çocuğun hesabını vermek yerine hali hazırda MESEM’leri yaygınlaştırmaya valilikler ve oradaki sanayi odalarıyla protokoller yapıp bu süreci devam ettirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
‘ANADİLDE EĞİTİM LÜTUF DEĞİL HAK
Anayasa’nın 42’nci maddesinde Türkçe dışındaki dillerde eğitimin yasaklandığını söyleyen Koçyiğit, “Anadilinde eğitim göremediği için eğitimden kopan, fırsat eşitliğini yakalamayan milyonlarca çocuk olduğunu biliyoruz. Anadilde eğitim haktır, bu bir lütuf değil. hala anadilde eğitime ulaşılmamış olması utanç vericidir. Bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt çocuğu başta olmak üzere diğer halkların çocukları anadilde eğitim alamadıkları için eğitim süreçlerinin dışında kalıyor ve başarısız kalmaya mahkum ediliyor. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne yönelik çekincelerin bu gerekçelerle kaldırılmadığını biliyoruz. 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra Kürtçe yayın yapan pek çok kurumun kurs yeri kapatıldı. Kürt seçmeli derslerin fiilen engellendiğini Kürtçe öğreten öğretmenlerin de atanmadığını yılda bir iki öğretmen atamasıyla süreç kapatılıyor. Bu tekçi eğitim anlayışı mücadelesini daha fazla yükseltmek halkların ve inançların kendilerini özgür ifade edecekleri bir eğitim sistemini var etmek DEM Parti olarak bizim önceliklerimiz arasında yer alıyor” diye belirtti.
‘KIZ ÇOCUKLARI DIŞLANIYOR
Ülkede yaşanan kadın katliamlarına değinen Koçyiğit, günde en az 3 kadının erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, ekledi: “Buna ilişkin Aile Bakanı çıkıp ‘bu ülkede kadın cinayetlerini söküp atacağız’ diyor. Kıllarını kıpırdatmıyorlar çünkü kadınların onlar için bir önemi yok. Bugün eğitim sistemindeki en büyük dönüşümün AKP döneminde 4+4+4 sistemine geçişle olduğunu görüyoruz. Yani eğitim süreçlerinin parçalanması ve bununla özellikle kız çocuklarının dışlanmasını sağlayacak yeni bir yapının kurulmasıyla beraber bugün kız çocuklarının okullaşma oranlarının düştüğünü, erken yaşta evlilik riskiyle karşılaştığını, çocuk evliliklerinin arttığını görüyoruz. Türkiye’deki eğitim sistemleri evet tekçi, militarist, milliyetçidir aynı zamanda cinsiyetçidir. Yusuf Tekin ne demişti ‘kız okulları açabilmeliyiz’. Evet tam da karma eğitim sistemini ortadan kaldıramaya yönelik bir bakış açısı var. Bütün bunlara karşı sesimizi yükseltmek toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren eğitime karşı kız çocuklarını eğitim süreçlerinden dışlayan eğitime karşı daha fazla mücadele etmek ve sesimizi duyurmak zorundayız.”
‘SONUNA KADAR DİRENECEĞİZ
Eğitim’deki ekonomik sorunlara da dikkati çeken Koçyiğit, “AKP ‘YÖK’ü kaldıracağız’ demişti. Şimdi onu tahkim ediyor. Barış emekçilerinin kürsülerinden uzaklaştırılması, eğitim emekçilerinin işlerinden uzaklaştırılması… Yüksek öğretimde büyük bir mücadele başlatmak ve eğitim hakkı mücadelesini ileri bir aşamaya taşımalıyız. Toplum karşıtı bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız. Şu anda TBMM’de Öğretmenlik Meslek Kanunu var ve bütün itirazlara rağmen getirdiler bu tasarıyı. Şunu yapmak istiyorlar; henüz atanmadan öğretmeni elemek istiyorlar bütün muhalif öğretmenleri dışarıda bırakmak istiyorlar. Bu yasaya başından beri itiraz ettik. Sokakta da sesimizi duyurmaya çalışıyoruz bu yasaya Meclis’te de sonuna kadar direneceğiz.”
Açılış konuşmalarının ardından konferans, “Türkiye Eğitim sistemine ilişkin tarihsel ve toplumsal değerlendirmeler” oturumuyla devam ediyor. (MA)