İsmail Beşikçi, Türkiye’nin en tartışmalı ve saygın entelektüellerinden biri olarak, sosyolojiyi sadece bir akademik disiplin olmaktan çıkarıp, ezilen halkların sesi haline getiren bir bilim insanı.
1939 doğumlu sosyolog, yazar ve aktivist, Kürt sorunu, resmi ideoloji ve bilimsel özgürlük üzerine onlarca eserle dolu bir ömür geçirdi.
Toplam 17 yılını cezaevlerinde tüketmesine rağmen, kalemini hiç bırakmadı; aksine, baskılar onun düşüncelerini daha da keskinleştirdi.
Erken Yıllar: Karadeniz’den Anadolu’ya Bir Çocukluk
İsmail Beşikçi, 7 Ocak 1939’da Çorum’un İskilip ilçesinde, Türk ve Sünni-Hanefi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Küçük bir kasaba olan İskilip, onun çocukluğunu şekillendiren sakin ama zorlu bir ortamdı. İlkokul ve ortaokul eğitimini burada tamamladı; ardından Çorum Lisesi’nde lise yıllarını geçirdi ve 1958’de mezun oldu.
Genç Beşikçi, dönemin Anadolu’sunda tipik bir öğrenciydi: Meraklı, kitaplara düşkün ve toplumsal adaletsizliklere duyarlı. Lise yıllarında sosyal bilimlere ilgi duymaya başladı, ancak asıl dönüm noktası üniversiteye geçişi olacaktı.
1962’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) Kamu Yönetimi Bölümü’nden burslu olarak mezun oldu. Mezuniyet sonrası kısa bir süre Çorum’da maiyet memuru olarak çalıştı, ancak bürokrasinin dar kalıpları ona göre değildi.
Askerliğini 1963-1964 yılları arasında Bitlis ve Hakkâri’de yaptı. Bu görev, onun hayatındaki ilk büyük karşılaşma oldu: Doğu Anadolu’nun dağlık coğrafyasında, Kürt aşiretlerinin günlük yaşamını gözlemledi.
Askerlik dönüşünde, 1964’te Dersim’in Hozat ilçesinde maiyet memurluğu yaparken, Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde asistan olarak atandı.
İşte burada, 1961’deki kaymakamlık stajı için Elazığ’ı seçmesiyle başlayan Kürtlerle tanışma süreci, bilimsel bir tutkuya dönüştü. Beşikçi, “Kürtleri ilk kez Elazığ’da gördüm ve onlardan etkilendim” diye anlatacaktı yıllar sonra.
Akademik Yükseliş ve İlk Araştırmalar: Göçebelerin İzinde
Üniversite yıllarında Marksist düşünceyle tanışan Beşikçi, sosyolojiyi saha çalışmalarıyla birleştirdi. Doktora tezi için iki yıl boyunca Silvan Ovası’nda kışın, Nemrut Dağı yaylalarında yazın yaşayan bir göçebe Kürt aşiretini inceledi.
1967’de “Kışın Silvan Ovasında, Yazın Nemrut Yaylalarında Konaklayan Bir Göçebe Aşiretin Sosyal Organizasyonu” tezini savundu. Bu çalışma, 1969’da “Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar (Göçebe Alikan Aşireti)” adıyla kitaplaştırıldı ve Türkiye sosyolojisinde çığır açtı.
Aynı yıl, “Doğu Anadolu’nun Düzeni: Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller” kitabını yayımladı. Bu eser, Doğu’nun ekonomik yapısını etnik boyutlarıyla ele alan ilk kapsamlı çalışmalardan biriydi.
Ancak, kitap “bölücülük ve Marksist propaganda” suçlamasıyla ihbar edildi; yurt dışı çıkış yasağı getirildi ve OECD bursu elinden alındı.
1970’te üniversitedeki görevine son verildi, ama Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne dönerek devam etti. Bu dönem, Beşikçi’nin bilimsel merakını siyasi bir mücadeleyle harmanladığı yıllardı.
1967’de “Doğu Mitinglerinin Analizi”, 1968’de “Doğu Anadolu’daki Göçebe Kürt Aşiretlerinde Toplumsal Değişme” gibi eserler, onun erken dönem üretkenliğini gösteriyordu.
Baskılar ve Hapis Yılları: Kalemin Mücadelesi
1971 Muhtırası, Beşikçi’nin hayatını altüst etti. Yazılarından dolayı tutuklandı; Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı ve dört yıl hapis yattı.
1974 affıyla tahliye oldu, ancak üniversiteye dönüş başvurusu reddedildi. Bu, onun “akademisyenlikten aktivizme” geçişiydi.
1970’lerde, “Bilim Yöntemi” (1976) ve yedi ciltlik “Bilim Yöntemi: Türkiye’deki Uygulama” serisini yayımladı. Serinin ilk cildi “Kürtlerin Mecburi İskanı” (1977), zorunlu göç politikalarını eleştirdi; ikincisi “Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi ve Kürt Sorunu” (1978), resmi ideolojiyi sorguladı.
Üçüncü cilt “Cumhuriyet Halk Fırkasının Tüzüğü ve Kürt Sorunu” (1978), dördüncü “Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi”, beşinci “Orgeneral Muğlalı Olayı, Otuzüç Kurşun”, altıncı “Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Programı (1931) ve Kürt Sorunu”, yedinci “Kürdistan Üzerinde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925” (tümü 1977-1979) oldu. Bu kitaplar, Kemalist ideolojinin Kürtleri nasıl yok saydığını bilimsel verilerle ortaya koydu.
1979’da tekrar tutuklandı; 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası davalar çoğaldı. 1981’de kısa süre serbest kaldı, ama 1987’ye kadar hapiste kaldı. 1990’da yeni bir tutuklama dalgası başladı; “Devletlerarası Sömürge Kürdistan” (1990), “Bilim, Resmi İdeoloji, Devlet, Demokrasi ve Kürt Sorunu” (1990), “Bir Aydın, Bir Örgüt ve Kürt Sorunu” (1990), “Savunmalar” (1991) gibi eserler yayımlamaya devam etti.
1992’de “PKK Üzerine Düşünceler”, 1999’da “Hayali Kürdistan’ın Dirilişi” ve “Bilincin Yükselişi” çıktı. Mahkeme savunmaları ise “Bilimsel Yöntem/Üniversite Özerkliği ve Demokratik Toplum İlkeleri Açısından İsmail Beşikçi Davası” (beş cilt) ve diğer derlemelerde toplandı.
Toplamda 198 yıl 5 ay hapis ve yüksek para cezalarına çarptırıldı; 36 kitabından 32’si yasaklandı. Komal, Belge ve Yurt Kitap-Yayın gibi yayınevleri de baskı gördü. Beşikçi, ömrünün 17 yıl 3 ayını cezaevlerinde geçirdi; arşivi defalarca dağıtıldı, Milli Kütüphane’den yararlanması engellendi.
Olgunluk Dönemi Eserleri: Teori ve Eleştiri
Hapishane yılları, Beşikçi’nin en verimli dönemiydi. “Başkaldırının Koşulları”, “Zihnimizdeki Karakolların Yıkılması: Yargılanma Süreçleri ve Özgürleşme”, “Kürt Aydını Üzerine Düşünceler” gibi kitaplar, ideoloji-bilim ilişkisini derinlemesine inceledi.
2000’lerde “Kürdler Neden Milliyetçi Olmalıdır?”, “Göç, Kültür, Kimlik”, “Cezaevinden Yazılar” (2014), “Cezaevinden Mektuplar” (2014), “Hukuksuz Adalet” (2015), “PKK Üzerine Düşünceler – Özgürlüğün Bedeli” (2015), “Kürt Aydınları Üzerine Düşünceler” (2016) yayımlandı.
Kürtçe eserleri arasında “İskana Mecburi Ya Kurdan” (2017), “Kürdler ve Geleceğini Belirleme Hakkı” (2017), “Cawaniya Rejime û Kurd” (2017), “Ji UNESCOyê Re Name” (2017), “Li Rojhilata Navîn Têrora Dewletê” (2017), “Vejîna Kurdistanê Xeyalî” (2017) yer aldı.
Uluslararası eserleri: “Kurdistan – Internationale Kolonie” (1991, Almanca), “Wir wollen frei und Kurden sein – Brief an die UNESCO” (2002, Almanca). “Uluslararası Anti-Kürd Nizam ve Yüksek Kürd Bilinci” (2014) gibi son dönem kitapları, küresel sömürgecilik ve Kürt bilincini ele aldı.
Toplamda 50’ye yakın eseriyle, Beşikçi Kürt sorununu antropolojik, tarihsel ve sosyolojik bir mercekten inceledi; “Sarı Hoca” lakabıyla anıldı.
Tanınma ve Ödüller
1999’daki yasal düzenlemeyle tahliye olan Beşikçi, baskılara rağmen üretken kaldı. 2013’te Boğaziçi Üniversitesi’nden fahri doktora aldı; 2014’te Batı Ermenileri Kongresi ve Erivan Devlet Üniversitesi’nden, Ermeni Kırımı çalışmaları nedeniyle Kevork Surenyants Nişanı’na layık görüldü.
PEN Onursal Üyesi oldu. Hakkında yazılan kitaplar arasında “Tersinden Kemalizm: İsmail Beşikçi Eleştirisi” (2004, Demir Küçükaydın), “Antikürdolojiden Kürdolojiye Giden Yol ve İsmail Beşikçi” (2010), “İsmail Beşikçi ve İfade Özgürlüğü” (2013) var.
86 yaşına giren Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı’nı kurarak çalışmalarını sürdürdü. Vakıf, onun eserlerini yayımlamaya devam etti: “Doğu Anadolu’nun Düzeni” (2014 yeniden basım), “Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar” (2012), “Mahkemelerin Açtığı Yol” (2015). 2024’te “Bizim” gibi yeni derlemeler çıktı.
Ancak, 27 Eylül 2025’te Diyarbakır’daki 9. FilmAmed Belgesel Film Festivali’nde konuşma sırasında beyin kanaması geçirdi; sahnede fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Sağ tarafında felç oluştu, hayati tehlikesi devam ediyor. Doktorlar durumunun kritik olduğunu belirtiyor.