Tilya Şen

    Ebabil kuşunun serçeye anlattığıdır: Feqîyê Teyran’dan notlar-1

    Muhammedê Ebdullah dünyaya Kürdistan’da gözlerini açmış Kürt edebiyatında önemli bir şair ve masal anlatıcısıdır. Kürt edebiyatına kazandırdıkları bugün Kürt edebiyatının en önemli isimlerinden biri olmasını sağlamıştır. Mezopotamya’da bir gezgin olduğu için kendisine zaman zaman “Feqê Têra, Feqîyê Gerok, Meksî, Xoce, Mîr Mihê, Mîm û Hê” gibi lakaplar verilmiş olsa da biz onu en çok “Feqîyê Teyran” lakabıyla duyup tanıdık.

    Muhammedê Ebdullah’ın çok önemli bulduğum “Feqîyê Gerok” lakabını da ele almakta fayda görüyorum. O yaşamı boyunca aşık olarak gezmiş ve bu aşıklık hali sanatını güçlendirmiş, sesini berraklaştırmıştır.

    Feqîyê Gerok Mezopotamya’yı karış karış gezmiş, gözlerinin değdiği her şeyi biriktirip, gezdiği yerlerden heybesinde hikayelerle dönmüştür. Bu da onu çok iyi bir masal anlatıcısı yapıyor. Hakkında resmi belgeler dışında nenelerimizden, dedelerimizden bizlere aktarılan hikayeler değişiklik gösteriyor olsa da bu hikayeler onun masal anlatıcısı olmanın ve dengbêjliğinin insanlar üzerindeki etkisini gösteriyor. Şöyle ki; Feqîyê Gerok’un bir süre Cizre’de yaşadığı ve bu süre boyunca insanların ondan hikayeler dinlemeye gittiği, zaman zaman bu hikayeleri ahenkli sesiyle dillendirdiği için de kendisine dengbêj demişlerdir. Köylere teybin geldiği ilk zamanlarda da insanlar Feqîyê Gerok’un ‘kilam’larının olduğu kasetlerden alır ve gönül muhabbeti başlatırlardı. Gezginliği onu şair, dengbêj, masal anlatıcısı ve ‘kuş eşlikçisi’ yapmıştır. Fakat bugün ondan söz ederken toplanıp konuşacağımız yer çok da iyimser bir yer değil.

    Bir el hep yıkıma hazır…

    Feqiyê Teyran Evi

    Feqîyê Teyran Evi

    Bugün Mezopotamya’da dengbêjler için önemli bir bellek oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu çok kıymetli bulmakla beraber masal anlatıcıları için de çalışma yapılması gerektiği kanaatindeyim. Şu sebeple olacak ki Mezopotamya medeniyetlerin beşiği ve burada yaşamış-geçmiş olanın tarih belleği için ehemmiyetini görmeli ve ona su yolları açmalıyız.


    Feqîyê Teyran Medresesi

    Yaklaşık bir buçuk ay önce Feqîyê Teyran’ın mezarının olduğu alanda temizlik yapıldığı haberi yapıldı. Hemen ardından evinin harabeye dönüştüğü haberiyle karşılaştık. 2021’de ise Feqîyê Teyran’ın medresesinin yok olmak üzere olduğu üzerine haberler çıktı. Bir tarihin, belleğin yok olmasına şahitlik etmek bu yok oluşta payımızın olmadığı anlamına gelmiyor ne yazık ki.

    Güçlükonak, Damlarca Köyü sınırları içerisinde yer alan Feqîyê Teyran’ın medresesi neden yok olmaya mahkum edilmiş? Evine döndüğünde bütün köyün etrafına toplanıp hikayelerini dinlediği evi neden bir yıkıma hazır? Üstelik durum sadece bununla kalmıyor. Kuşlar, insanlık tarihi boyunca hem dinlerde hem de birçok toplumda önemli bir yere sahip olmuş ve bu sahipliğini günümüzde de devam ettirmekte… Feqîyê Teyran’ı Feqîyê Teyran yapan şey de aradığı şeydir. Onun bir kuş arayıcısı ve kuş öğrencisi olması da onu gerçek bir sanatçı yapmıştır. Çünkü sanatta varmak yoktur, yolda olmak vardır. Feqîyê Teyran’ın arayışı-yolculuğu da böyledir. Bir Zümrüt-ü Anka’nın peşinde divane olmuştur. Peki neden Zümrüt-ü Anka kuşu olduğunu irdelemiyor, bu kuşu Feqîyê Teyran ile birlikte anmıyoruz?

    Çocuk sanat atölyelerinden, Feqîyê Teyran günlerine neden eşlik etmeyelim? Bununla da ilgili yetkin kişilerle ya da kurumlarla çalışmalar yapılarak hayata kazandırmalıyız. Sanatçılarımızı sadece bir sokağın duvarında çizilmiş resmiyle, haber köşelerinde, popüler hale gelmiş olan sosyal medya yıldönümü anmalarında bir yere taşıdığımızı düşünüyorsak 16.yüzyılın en iyi isimlerinden olan Feqîyê Teyran’ın medresesinin, evinin ve ondan kalan birkaç eşyanın yok olmasına göz yumuyor olmanın utancını da bölüşüyor muyuz?

    Feqîyê Teyran’ı günümüze ve sonraki nesillere aktarmanın yolu ondan kalana sahip çıkmak ve sanatını taşıyıp sürdürebilmektir. Bunun en önemli öncülerinden biri olan Aram Tigran; dillerde dolanan, en sevilen şarkılarından biri olan Ay Dilbere şarkısında Feqîyê Teyran’a su sözlerle yer vermiştir:

    “Ay dîlberê ne menale
    Feqîyê Teyran êdî kal e
    Nexweşekî pir bêhal e”

    Aram Tigran sayesinde Feqîyê Teyran’ı bilmeyenler onu tanımış ve şarkıya eşlik etmişlerdir.

    Bugün Mezopotamya’ya baktığımız zaman Feqîyê Teyran’ı herkes önce evinde duyup öğrenmiştir. Feqîyê Teyran insandan insana aktarılmış ve bu nedenle nasıl yedi nesil öteden bugüne taşındıysa ismi ve sanatı, Feqîyê Teyran’ın sanatçılığı da aileden aileye sonsuz bir aktarım olacaktır. Ve bugün hala onu konuşuyor olmamızın sebeplerindendir onun bitmeyen öğrenciliği. Feqî bizim sonsuz okullumuz…

    İnsandan insana, kuşlardan kuşlara sürüp gidecek hikayeleri…

    “Gülzar deresinde ebabil kuşu bir serçeye Feqîyê Teyran’ı anlatıyordu”

    YORUMLAR

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    YAZARLAR
    TÜMÜ

    SON HABERLER