Çewlik.net – Van Büyükşehir Belediyesi’nin yaya trafiğinin yoğun olduğu caddelere yazdığı “Pêşî Peya (Önce Yaya)” uyarı yazısının üzeri sprey boya ile kapatılarak üzerine “Türkiye Türk’tür Türk kalacak” yazılaması yaptı. Büyükşehir belediyesi bunun bir ‘ırkçı bir saldırı’ olduğunu ve aynı gün yazının eski haline getirildiğini açıkladı.
Van’da tepki çeken bu yazılamaların kim ya da kimler tarafından yapıldığı henüz Emniyet yetkilileri tarafından açıklanmamasına rağmen, Kürtçe yazıları boyayla kapatan kişinin kentte yaşayan 16 yaşındaki bir çocuk olduğu ortaya çıktı.
‘ATATÜRK’ÜN YOLUNDAN GİDEN BİRİYİM’
Kısa Dalga’dan Ruşen Takva’ya konuşan lise öğrencisi, yazılamaları yapmadan önce avukatı ve TEM’de (Emniyet Terörle Mücadele) çalışan bir “tanıdığına” danıştığını anlattı. Çocuk, olayı özetle şöyle anlattı:
“Öncellikle şunu belirtmek isterim. Kürtler ve Kürtçe ile alıp veremediğim hiçbir şey yok. Ben Kürtleri çok severim. Ankaralıyım, saf bir Kemalist’im, Atatürk’ün yolundan giden biriyim ama benim bu ülkedeki her görüşe ve her fikre saygım var.
Ama bu geçenlerde DEM Partili bir kadın başkan vardı. Van’daki il ve ilçedeki sokakların adlarını Kürtçe tabelalar yapacağını söylemişti. Ben de bunun üzerine karşı görüş yapmak için bu şablonu çıkarıp, orayı boyadım.
Önce anne ve babamın uykuya geçmesini bekledim. Onlar uykuya geçtikten sonra bir arkadaşımdan beni yazılamayı yapacağım yere götürmesini rica ettim. Herkes uyurken sessizce evden çıktım ve gece saat 3 gibi oraya vardım. Yazılamayı yaptıktan sonra yine kimse uyanmadan eve geri geldim.
Olaydan bir önceki gece arkadaşımın yanına gidermiş gibi evden çıktım ve olay yerine gittim. Ben de bir kamera cihazı var. Cihaz dediğim böyle ışın tutuyor etrafa. O ışın kameraları görünce parlıyor ve kameranın nerede olduğunu fark etmiş oluyorum. Ben de bu cihazla orada tarama yaparken yazılamayı yapacağım alanı görecek bir kamera olmadığını keşfettim. Bu sebeple orayı seçmeyi uygun buldum.
Olaydan sonra polisler Van’daki evimize gitmişler. Ancak ben daha önceden 26 Temmuz gününe biletimi İstanbul’a kesmiştim. Böyle bir şey yaparsam yakalanma riskine karşı bunu önceden düşünmüştüm. Öyle de oldu zaten.
Evimize gelen polisler babama beni sormuşlar. Babam da benim İstanbul’da olduğumu söyleyince telefonla beni aradılar bu şekilde konuştuk.
Bana, polisin bir sıkıntı çıkarmayacağını ve bunu gösteriş için yaptıklarını sadece bir kere Van’a gelmeyeceksem bile İstanbul’da ayarlayacakları bir karakolda ifade vermem gerektiğini şayet Van’a geleceksem de Van’da ifade verebileceğimi söylediler.
Hatta bir tık bana yardımcı olacaklarını söylediler. Zaten o polislerden bazıları tanıdıktı.
Ben yazılımcıyım, yaptığım bazı illegal şeylerden sonra Çocuk Şubeye birkaç defa ifade vermeye gitmişliğim var.
Asayiş Şube’den ekipler eve gelmişler. ‘Korkmanı gerekecek bir şey yok. Milliyetçi duygularını anlıyorum, iyi yapmışsın. Kanın hızlı akıyor ama bu şeyler Doğu’da yapılacak şeyler değil. Biz sana olabildiğince yardımcı olacağız’ dediler.
Avukatım var ve ben bu olayı planlamadan önce bunun cezalarına hepsine baktım zaten. Bu olaydan 2 gün önce avukatımla konuştum. ‘Kamu malına zarar vermekten en fazla ceza alırsın’ dedi. ‘Onda da bu sprey boyanın yıkanarak geçebileceği göz önünde bulundurulacağı için hafifletici sebepler sunarız’ dedi. ‘Yine de çok uzatırlarsa AYM’ye taşırız ve orada Anayasa’nın 3’üncü maddesini sunduğumuz zaman direkt davayı biz kazanırız’ dedi.
Avukatın dediğinden sonra ben TEM’de çalışan bir tanıdığım vardı onu aradım ve planımı anlattım. Bana çok dikkatli olmam gerektiğini, yakalanırsam bir şey olmayacağını ama Van Büyükşehir Belediyesi tarafından başımın biraz ağrıtılabileceğini söyledi.” (KAYNAK)