Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara, Birleşmiş Milletler’in (BM) 80. Genel Kurulu’nda dünya kamuoyunun dikkatini çeken bir konuşma yaptı.
Ülkesinde yeni bir sayfa açıldığını söyleyen Şara, BM Genel Kurulu’nda söz alan ilk Suriye yetkilisi olarak tarihe geçti.
Türkiye’ye teşekkürlerini sunan Suriye lideri, Suriye’deki azınlık gruplarını, özellikle Kürtleri anmayı da ihmal etmedi. Kürtlerin Suriye ordusuna entegrasyonunu önererek, bu grupların birliği ve birlikte hareket etmesinin önemini vurguladı.
Ancak bu mesaj, Kürtler için oldukça karmaşık bir anlama sahip. Çünkü Kürtlerin Suriye ordusuna entegre olması özerklik taleplerinin reddedilmesi anlamına geliyor.

‘Adı Birleşmiş Milletler ama 50 milyon nüfusuyla Kürt Milleti temsil edilmiyor!’
Şara’nın bu mesajına karşılık Genel Kurul’da Kürdistan’ı temsil eden bir ses yoktu.
Ne Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’ye bir davet gönderilmişti ne de özerk Rojava bölgesinden herhangi bir yetkili çağrılmıştı.
DEM Parti Milletvekili ve Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek bu durumu sert bir şekilde eleştirdi. Çiftyürek, X hesabından yaptığı “BM’de Kürdistan neden temsil edilmiyor?” başlıklı açıklamada şunları kaydetti:
“Neçirvan Barzani BM Genel Kuruluna neden çağrılmadı? Ahmed Şara çağrılırken özerk Rojava temsilcisi neden yoktu?
Bu soruların yanıtı, parti/siyaset üstü hepimizin ortak meselesi!
Adı Birleşmiş Milletler ama 50 milyon nüfusuyla Kürt Milleti temsil edilmiyor!
Kürt siyaseti uluslararası diplomaside epeyce yol aldı ancak halen avukatsız halk konumunu tam aşamadığını 80. BM Genel Kurulda net görüldü.
Filistin temsil edilirken, Kürdistan’ın temsil edilmemesinin birden fazla nedeni var özetlersek şunlar öne çıkıyor; Filistin’in düşmanı sadece İsrail.
Ve başta 22 Arap devleti olmak üzere İslam devletleri ile bunların etkilediği geniş yelpaze destek alıyor!
Kürdistan üzerinde ise üçlü statüko kıskacı var! Birinci halka; her parçanın sömürgeci devleti.
İkinci halka; herhangi bir sömürgeci devlet Kürt ulusal mücadele karşısında sıkıştığında dört sömürgeci devletin ortak kıskaçla saldırısı.
Üçüncü halka; Sömürgeciler ittifak da yetmeyince Kürdistan meselesinde statükocu politika izleyen Rusya ve Çin’in devreye girmesini görmekteyiz. Ve Kürtlerin ulusal ittifaktan yoksunluğu!

Lozan’dan Günümüze Sistematik Engelleme
BM’nin adında ‘Milletler’ ifadesi geçmesine rağmen kuruma üye olabilmek için tam egemen bir devlet olmak gerekiyor.
Yani Kürtler devletsiz bir ulus olarak bu kriteri karşılamıyor.
Ancak bu kurala ististan olarak 2012’de BM Genel Kurulu, Filistin’e “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verdi.
Yani resmi olarak BM üyesi değil ama devlet olarak kabul ediliyor.
Ancak Kürtler için benzer bir girişim ya yapılmıyor ya da sistematik olarak engelleniyor.
Tarihsel kökler de bu tabloyu destekliyor: 1923 Lozan Antlaşması ile Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı yok sayılmıştı ve BM’nin 1945’te kurulduğu sömürgecilik döneminde, Kürt coğrafyası dört ülkeye paylaştırılmıştı.
Bu miras, günümüze kadar uzanıyor ve Kürtlerin uluslararası alanda tanınmasını engelliyor.

Lozan’dan bu yana süregelen bu problem son dönemdeki gelişmelerle daha geniş kitlelerce tartışılmaya başlandı.
Suriye’de Beşar Esad rejimini devirerek iktidara gelen Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) kökenli bir lider Şara, BM kürsüsünde “Bir damla kan daha dökülmesin” çağrısı yaptı.
Ülke nüfusunun yüzde 25’i olan Kürtlere yönelik övgü dolu ifadeler kullanan Suriye lideri, adem-i merkeziyet taleplerini reddettiğini de açıkça ifade etti. Bu tutum Suriye’nin Irak ve Türkiye gibi komşu ülkelerle olan sıcak ilişkilerinin bir çıktısı bir yaklaşım olarak yorumlandı.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi
Öte yandan Şara, Suriye Demokratik Güçleri‘nin (SDG) taleplerini eleştirdi. Washington’un entegrasyon sürecine yardım edebileceğini ima etti ve komşu ülkelerin güvenliğinin Suriye’nin istikrarına bağlı olduğunu vurguladı.

Bu sözler kamuoyunda Kürt özerkliğinin geleceği açısından ciddi bir tehdit olarak algılandı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) ise durum biraz daha farklı, ancak yine de yetersiz. 1991’den beri özerk bir yapıya sahip olan IKBY uluslararası diplomaside aktif bir rol oynuyor.
Ancak buna rağmen BM’de tam bir temsil hakkı edebilmiş değil. Neçirvan Barzani’nin 80. Genel Kurul’a davet edilmemesi, bu eksikliğin somut bir örneği. Bu sorunu parti üstü bir mesele olarak gören Çiftyürek Kürt siyasi güçlerinin ortak bir ulusal kongre düzenleyerek birleşmesini öneriyor.
DEM Parti’nin bu konuda öncü rol üstlenmesi gerektiğini de ekliyor.
Kürtler ve Birleşmiş Milletler
Geçmişte Kürtlerin BM’deki girişimleri de umut verici olsa da sonuçsuz kalmış.
Örneğin, 2018’de yerli halklar kategorisinde statü talebi reddedilmişti ve Kürtler yerine Hristiyan azınlıklar gibi diğer gruplar tercih edilmişti. 2024’te Kürt Diaspora Konfederasyonu’nun Lozan Antlaşması’nı aşma mücadelesi de benzer bir kaderi paylaşmıştı.
Uygurlar, Çeçenler veya Filistinliler gibi gruplar uluslararası arenada destek bulurken, Kürtler adeta bir kör noktada kalıyor. Yoğun tepkiler sonucu BM’nin Kürt yerinden edilmelerine dair belgeleri var, ancak bunlar somut eyleme dönüşmüyor.
Kürtler ilk aşamada en azından anayasal tanınma, Kürtçe’nin eğitim dili olması ve kültürel hakların güvence altına alınması gibi adımların atılmasını talep ediyor; Rojava ve Kuzey Kürdistan’da bu yönde adımlar atılmış olsa da bunların uluslararası destek olmadan kalıcı olması zor.

Dört Ülkede 40 Milyon Nüfuslu Bir Halk
Öte yandan Suriye’deki Kürt statüsü belirsizliğinin barış sürecinde çözülmesi gereken bir konu olduğunun altını çizen Çiftyürek, Türkiye’nin SDG’ye yönelik baskılarını “terörle” eşitleyen yaklaşımları eleştiriyor ve Kürt meselesinin bir “terör sorunu” olmadığını, aksine siyasi bir çözüm gerektirdiğini savunuyor.

BM Genel Kurulu, 25 Eylül 2025 itibarıyla devam ederken, Şara’nın konuşması İsrail’e yönelik kınamalarıyla da yankı buldu, ancak gün sonunda Kürtler için somut bir adım atılmadı.
Kürtler, dünyanın en büyük devletsiz uluslarından biri olarak, yaklaşık 40 milyon nüfusuyla dört ülkede dağılmış bir halk. Tarih boyunca benzer mücadeleler vermiş az sayıda halktan biri.
Çiftyürek’in sorusu hâlâ havada asılı: BM, adını hak eden bir kurum olmak için Kürtleri masaya oturtmalı mı? Uzmanlara göre, Kürt siyaseti diplomasiyi güçlendirmeli, etkili bir lobi kurmalı ve BM’ye baskı yapmalı. Barzani ailesine yakın bazı kaynaklar Şara’nın entegrasyon önerisini riskli bulurken, BBC Türkçe Şara’nın konuşmasını “zorlu bir sayfa açma girişimi” olarak nitelendiriyor.
Kürtler, bir azınlık değil, tam anlamıyla bir ulus ve bu gerçeklik, uluslararası toplum tarafından kabul edilmek zorunda.
Gelecek için umut var, ama acil adımlar şart. Çiftyürek, Kürtlerin ortak mücadelesinin kaderlerini belirleyeceğini düşünüyor. Temsil hakkı, sadece bir formalite değil; kendi kaderini tayin iradesinin anahtarı. BM, bu çağrıyı duymalı ve Kürtlerin sesini güçlendirmeli.