Çewlik.net – Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün ardından 11 ay geçmesine rağmen soruşturmada somut ilerleme kaydedilmemesi üzerine X’te #RojinİçinYargıYolunuAçın kampanyası başlatıldı. Ailesinin yaptığı yüzlerce çağrı ve eyleme rağmen perde arkası aydınlatılmayan cinayete tepkiler hem sosyal medya platformlarında hem de eylem ve etkinliklerle devam ediyor.
Olayın Arka Planı: Kayboluş ve Bulunuş
Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024 tarihinde kaldığı öğrenci yurdundan ayrıldıktan sonra kendisinden haber alınamadı. Ertesi gün, sahilde bulunan kişisel eşyaları yurt yönetimine bildirildi, ancak bu bilgi ailesine yaklaşık 17 saat sonra iletildi. Bu gecikme, soruşturmadaki ilk ihmallerden biri olarak eleştiriliyor. Kabaiş’in cenazesi, 15 Ekim 2024’te Van Gölü kıyısındaki Mollakasım Mahallesi’nde bulundu. Otopsi raporu, ölüm nedenini suda boğulma olarak belirledi, ancak vücudunda iki erkeğe ait DNA izleri tespit edildi – bu bulgu, ailenin cinayet iddialarını güçlendiriyor.
Feministler, aktivistler ve aile Kabaiş’in ölümünün intihar olarak görülmesine tepki göstererek adil bir yargılama süreci talep ediyor. Kabaiş’in ölümünün, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu ve soruşturmadaki yavaşlığın, kadın mağdurlara yönelik sistematik ihmali yansıttığını savunuyorlar
Ailenin Mücadelesi ve Cevapsız Sorular
Baba Nizamettin Kabaiş, kızının ölümünün intihar olmadığını, cinayet olduğunu ısrarla dile getiriyor. Aile, DNA izlerinin ait olduğu kişilerin araştırılmasını talep ediyor, ancak soruşturmada gizlilik kararı alınması erişimi engelliyor. Kabaiş ailesi, aylardır eylemler ve medya açıklamalarıyla seslerini duyurmaya çalışıyor. Baba Kabaiş, “Kızımın üstü örtülüyor” diyerek, adalet sistemindeki başarısızlığa dikkat çekiyor.
Cevapsız kalan sorular arasında şunlar öne çıkıyor:
- Rojin’in ölüm saati neden hâlâ belirlenemedi?
- Cenaze, kaybolduğu yerden 24 kilometre uzakta nasıl bulundu?
- Yurt yönetimi ve yetkililer arasındaki iletişim gecikmesi neden soruşturulmadı?
- DNA izleri neden etkin bir şekilde takip edilmiyor?
Bu sorular, feminist gruplar tarafından, kadın cinayetlerinde delillerin karartılması ve mağdurların suçlanması eğiliminin bir parçası olarak yorumlanıyor. Kadın örgütleri, “Rojin’in ölümü intihar adı altında kapatılmak isteniyor” diyerek, kadınların yaşam hakkının korunması için mücadele çağrısı yapıyor.
Kadına Yönelik Sistemik Şiddet
Rojin Kabaiş’in ölümü, Türkiye’de artan kadın cinayetleri bağlamında ele alınıyor. Feministler, bu tür olayların bireysel değil, sistemik bir sorun olduğunu vurguluyor. Kadınların eğitim ve özgürlük arayışlarının şiddetle karşılaştığı bir toplumda, Kabaiş’in üniversiteye başlamasının hemen ardından başına gelenler, cinsiyet temelli şiddetin derin köklerini gösteriyor. Protestolarda, “Rojin öldürüldü” sloganları atılarak, kadın cinayetlerine karşı kolektif direniş çağrısı yapılıyor.
Kadın örgütleri, Diyarbakır ve Van’da düzenledikleri eylemlerde, Kabaiş’in akıbetinin aydınlatılmasını talep etti. Bu eylemler, kadın cinayetlerinin politik bir mesele olduğunu ve İstanbul Sözleşmesi gibi koruma mekanizmalarının eksikliğinin rol oynadığını savunuyor. Aktivistler, “Kadınlar öldürülüyor, adalet sağlanmıyor” diyerek, yargı sistemindeki cinsiyetçi yaklaşımları eleştiriyor.
Sosyal Medya Kampanyası ve Toplumsal Tepki
Olayın 11. ayında, X platformunda #RojinİçinYargıYolunuAçın hashtagiyle kampanya başlatıldı. Aile üyeleri ve destekçiler, videolar ve paylaşımlarla dikkat çekiyor. Örneğin, amca Ahmet Kabaiş, ailenin zor koşullar altında çocuklarını okutma çabasını anlatan bir video paylaştı, binlerce etkileşim aldı. Kampanya, “Rojin intihar etmedi, öldürüldü” mesajlarıyla viral hale geldi ve feminist grupların desteğiyle büyüdü.
Toplumsal tepki, eylemlerle sınırlı kalmadı. Van ve Diyarbakır’da kadınlar sessiz yürüyüşler düzenledi, anıtlar kurdu. Bu hareketler, Türkiye’deki kadın hakları mücadelesinin bir parçası olarak görülüyor ve benzer vakalarda adalet taleplerini güçlendiriyor.
Sonuç: Adalet Bekleyen Bir Vaka
Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü, 11 ay sonra hâlâ aydınlatılmayı bekliyor. Ailenin ve feministlerin çabaları, kadın cinayetlerine karşı farkındalığı artırıyor. Uzmanlar, soruşturmanın şeffaflaştırılması ve DNA delillerinin takip edilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu vaka, Türkiye’de kadın cinayetlerinin önlenmesi için acil reformlar gerektiğini bir kez daha gösteriyor.