BİNGÖL – Son zamanlarda özellikle Kürt coğrafyasında başlayan ekokırım politikaları başta bölge halkı olmak üzere birçok kesimi harekete geçirdi. Bu bölgelerden biri de Bingöl ve Diyarbakır sınında yer alan, zengin ekosistemiyle su kaynaklarının ve birçok canlının yaşam alanı olan Sarım Havzası.
Zengin bitki örtüsü ve eşsiz doğasıyla bilinen bölge, hidroelektrik santrali (HES), bent ve maden projeleriyle tehdit altında.
Bölgede planlanan projelere karşı bir basın açıklaması yapan Sarım Havzası ve Çevresi Doğal Mirasın Korunması Derneği, projelerin havzayı kurutacağını, biyoçeşitliliği yok edeceğini ve iklim dengesini bozacağını belirterek, “Kaynaklarımızı kurutmayın, suyumuzu bulandırmayın” çağrısında bulundu.
Basın açıklamasını Sarım Havzası ve Çevresi Doğal Mirasın Korunması Derneği adına Emin Turhallı okudu.
Turhallı , havzanın sadece insanlar için değil, böcekler, arılar, kertenkeleler, balıklar, çiçekler ve ağaçlar dahil tüm canlıların yaşam hakkını savundukları vurguladı.
724 Hektarlık Alanda Sondaj
Ardından Sarım Çayı üzerinde üç bent, beş adet C tipi boru kırma-eleme tesisi, bir yükleme havuzu ve bir elektrik santrali inşası için projelendirilen çalışmaları “ekolojik talan” olarak nitelerken, projelerin yarattığı tehditleri sıraladı.
Turhallı ilk olarak havzanın beş ana vadiden oluştuğunu ve bunlardan Hem Vadisi’nde iki yıldır 724 hektarlık alanda bakır madeni sondajları yapıldığı belirtti.
Bu faaliyetlerin köylülerin içme, bağ ve bahçe sularını kuruttuğu veya kirlettiğini ifade ederken diğer vadilerin de benzer tehditler altında olduğu kaydetti.

‘Sarım Çayı Tamamen Kuruyacak’
Açıklamada ikinci olarak, sondajlar ve yeni HES projelerinin Sarım Çayı’nı tamamen kurutacağı uyarısı yapıldı.
Kulp Çayı’ndaki HES’lerin balıkları yok ettiği ve sucul ekosistemi tahrip ettiği fotoğraflarla belgelendiği hatırlatılarak, “Hava akımı, yağmur döngüsü ve iklim dengesi bozuldu; bölge sel ve fırtınalara maruz kaldı” denildi.
Üçüncü tehdit olarak, baraj ve HES’lerin hava akımı ile su döngüsünü değiştireceği, kar yağışlarını sıfırlayacağı, dağların albedosunu düşüreceği ve kuraklık, kavurucu sıcaklar ile sel felaketlerini tetikleyeceği belirtildi.
196 Ülke Sarım’ı Ayakta Alkışladı
Bu değişikliklerin sadece Sarım Havzası’nı değil, Diyarbakır, Batman ve Mardin illerini kapsayan geniş bir coğrafyayı etkileyeceği vurgulandı.
Açıklamada Sarım Çayı’nın bir su kaynağı olmanın ötesinde “bölgenin yaşam merkezi” olduğu ifade edildi.
Turhallı, Sarım suyunun video ve analizlerinin Birleşmiş Milletler Su Konferansı’na gönderildiğini, video ve su analizlerinin 196 ülke tarafından ayakta alkışlandığını kaydetti.
Hayvan Türleri Yok Olma Tehdidi Altında
Öte yandan dünyada nesli tükenmekte olan Batman bantlı çöpçü balığının Malabadi Barajı sonrası sadece Sarım Çayı’nda hayatta kaldığı,nı yeni bentlerin bu türü yok edeceğini belirtti.
Ayrıca dağ keçisi, boz ayı, su samuru ve sürüngenlerin su kaynaklarından mahrum kalacağını, vadilerdeki doğal su döngüsünün kesilmesiyle akiferlerin kuruyacağı, toprak neminin biteceği ve ormanların tahrip olacağını kaydetti.
Açıklamada havzanın ekonomik boyutuna da değinildi. Havzanın tarımsal ürünleriyle bölge halkının geçim kaynağı olduğu vurgulandı.
Çevre İlleri De Besliyor
Bu yıl kirazın tanesi 15 TL’den satılırken, Sarım Havzası’nın çevre illerin meyve ihtiyacını karşıladığı; yeşil fasulye, domates, bal ve tereyağı gibi ürünlerin Diyarbakır başta olmak üzere çevre illere suyla beslendiği belirtildi.
Yabani meyveler (mazı, palamut, alıç, kenger, kekik, ışkın) ise hem yaban hayatına hem de insanlara ekonomik katkı sağladığı ifade edildi.
Projeler ahlaki ve hukuki açıdan eleştirilerek, “İnsan doğanın efendisi değil, bir parçasıdır. Canlıların yaşamını tehdit etmek etik açıdan ayıp, hukuki olarak gayrimeşrudur” dendi.
‘Gerici ve İlkel Bir Ülke’
Turhallı, gelişmiş ülkelerin HES ve barajları yıkarken Türkiye’de “kamu yararı” adına inşaatların devam etmesini “gerici ve ilkel bir ekonomi politikası” olarak niteledi.
Ayrıca “Sular boşa akıyor” iddiasını yalanlayarak, “Her damla su bir yaşamdır” ifadesini kullandı.
Kamu yararını “köylünün toprağını ekip biçmesi, doğal yaşamın korunması” olarak tanımladı. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’den Rahman Suresi 8. ayete atıfla, “Doğanın dengesini bozmayın” emrinin doğal dengeyi bozmanın “Rabbe karşı şirk koşmak” olduğunu savundu.
‘Bu Dünya Hepimizin’
Dernek üyeleri, “Avazımız çıktığı kadar feryat ediyoruz: Bırakın derelerimiz özgürce aksın, bu yamaçlarda kınalı keklik ötsün, ceylanlar koştursun, kertenkele güneşe durup dua etsin. Rüzgar bentlere değil, yüzümüze essin” diyerek çağrıda bulundu.
Seslerine kulak tıkınılması halinde “büyük felaketler” yaşanacağı uyarısı yapıldı. Börtü böceğin feryadını, köylünün cefasını ve çevre gönüllülerinin sözlerini dinleme çağrısıyla bitirilen açıklamada, “Bu dünya hepimizin. Ölmek-öldürmek için değil, yaşamak-yaşatmanın çabası içinde olalım” denildi.