3.3 C
Bingöl
Pazartesi, Mart 3, 2025

Savaşmak, Barışmaktan Kolaydır

Ömer Korkutata


İnsanlar yaratılıştan getirdikleri özellikler ve sonradan kazandıkları/kazandırıldıkları ile bir kişilik sahibi olurlar.

Freud, insanların “İd-Ego-Süper Ego”dan oluştuğunu, doğru ve kabul edilebilir kişiliğini, iki aşırılık olan id ve süper ego’yu ego ile terbiye ederek kazandığını belirtir.

Bizim gibi okuma ve eğitim özürlüsü toplumlarda kitleler, biraz okuyanlar tarafından kendilerine iktidar sağlayacak kitlelere dönüştürülürler. (biyopolitika ve politikaya yeni kazandırılan psikopolitika ile)

Yani kitleler, zihinleri korku/fayda/düşmanlık/nefret/sağlıksız sevgi vb’leri üzerinden teslim alınıp bir nevi, matrix’tekine benzer bir şekilde çip yerleştirilip yazılım yüklenerek güdülürler.

Gelin bunun son barış süreci üzerinden sağlamasını yapalım:

Kitleler!

Cumhuriyetin kuruluşu ve sonrasında, ilk önce iç/dış düşman ve beka(korku) söylemi üzerinden kitlelerin zihinleri iğdiş edilerek ele geçirildi. Bu söylemle, canlılığından bir şey kaybettirilmeden kitlelerin teyakkuz halinde kalmaları sağlandı. Argo kaçabilir ancak, kitleler, devlet erki ve sermayedarlarının içinde lüks bir yaşam sürdükleri köşk/malikanelerin kapısında nöbet tutan ve buradakilerin artıkları ile besletilenlere döndürüldü.

Köşk/Malikanelerde yaşayanlar tarafından, aşağılıkça bir yaşama razı ettirilen bu kitleler, kendileri üzerinden kurdukları lüks yaşamları sorgulanmasın diye, “ne mutlu oldukları”, “dünyaya bedel oldukları” gibi ajitatif söylemlerle şişirilerek ve ayrıca vatanlarına ve saadetlerine göz koymuş olan Yedi Düvelin yanında, içeride de Kürt/Ermeni/Rum/Yahudi/Alevi/Sosyalist vb üzerinden düşman ettirilip bilendirilerek hizaya çekildiler.

Lüks, refah ve insani yaşam standartlarından mahrum bırakılmışlıkları, kof bir kahramanlık ve nefretle yoğrulmuş moral değerlerle doldurulan bu kitlelerin, kendilerinden üstün olduklarıyla bir olma ve nefret objelerinden yoksun bırakılmış olmayı kolay kolay hazmedemeyecekleri bir gerçeklikle karşı karşıyayız.

Yöneticiler!

Zihinlerini doldurdukları kitlelere kendilerini seçtirip, kendileri olmazsa yok olacaklarına inandırarak iktidarlarını sürekli hale getirenlerden oluşup, sebep oldukları hiçbir yanlıştan sorumlu olmayanlardır.

Sermaye/Burjuva Sınıfı!

Yöneticilere sponsorluk/finansörlük üzerinden verdikleri destekleri, teşvikler, vergi muafiyetleri, arazi gaspları ve ihalelerle geri tahsil eden, Emekleri üzerinden zenginleştikleri kitleleri ucuz iş gücü olarak gören, yöneticilerle birlikte hem hukuk ve hem de kolluk tarafından koruma altına alınanlardır. Bunlar da, yöneticiler gibi, sahip oldukları lüks yaşam ve imtiyazların sorgulanmaması için, kitlelerin afyonlaştırılmasını isteyen ve buna yönelik uygulamaların altında imzası olanlardır.

Bürokrasi!

Yönetici ve sermaye sınıfına bağımlı olup bu iki sınıfı kendilerine bağımlı hale de getiren, emir komuta bahanesine sığınarak, yaşanan hiçbir olumsuzluğun sorumluluğunu kabul etmeyenlerdir.

Sistemin kaotik işleyişinden beslenenler!

Paramiliter yapılar, karanlık mafyatik yapılar, kitleleri afyonlaştırarak sistemin sorgulanmasını engellemek için oluşturulan ve sistemden beslenen STK, vakıf, cemaat, tarikat, dernek gibi paravan gruplar.

Kemalistler!

Cumhuriyetin kuruluşunda ve sonrasında çeşitli imtiyazlar ile palazlandırılıp kendilerini ülkenin asıl sahipleri olarak gören, kendileri dışındakilerin ancak kendilerinin konforunu korumakla görevli olabileceklerini, yaratılan suni Türk ulusu dışındakilerle aynılaşmaya asla razı olmayacaklarına dönük çok şiddetli reaksiyonlar gösterenlerdir.


On yıllarca enforme edilerek anti Kürt bir milliyetçilik ile zehirletilmiş, yıllarca Kürt nefreti ile bilenmiş ve neredeyse sadece Kürt nefret ve karşıtlığıyla varoluş ve anlam kazanmışların, Kürtlerle aynı/eşit/ortak yaptırılmaya razı edilmelerinin çok kolay olmayacağını, başlatılan barış süreci sonrasındaki reaksiyonlarından kolayca anlayabiliyoruz.

Kurulduğu günden itibaren, ilk dönemler kullanışlı gibi göründükleri için sistemin içine yerleştirilmiş, kullanışlılıkları itibariyle sistemden atılamamış, varoluşlarını ve meşruiyetlerini kaosa borçlu olan gladyo ve derin yapılar yüzünden demokratik ve şeffaf olamamış bir sistemle yürütülmesi düşünülen barış sürecinin sağlıklı yürümesinin çok kolay olmayacağını da görmek durumundayız.

Ayrıca Kürtlerden olup, Kürt karşıtlık ve düşmanlığı üzerinden sistemle işbirlikleri kurmuş, ve “hizmetler” karşılığında para/makam/güç edinmişlerin barışa razı edilmeleri de kolay olmayacaktır.

Hasılı kelam, onyıllardır savaşla büyümüş, savaş sayesinde ayrıcalıklar edinmiş, anti Kürtlük üzerinden aidiyet ve anlam kazanmış azımsanmayacak bir niceliğin, savaş durumundan barış durumuna evriltilmesinin hiç de kolay olmayacağı ve barış çabalarının önünde çok zorlu koşulların olduğu bir realite ile karşı karşıyayız.

İlginizi Çekebilir

- Reklam -

Son Haberler