• Anasayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Yayın İlkeleri
  • Künye/İletişim
Salı, 9 Eylül, 2025
No Result
View All Result
İLETİŞİM
Çewlik.Net
  • Bingöl Haber
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Politika
  • Spor
  • Kadın
  • Yazarlar
  • Daha
    • Ekoloji
    • Kültür & Sanat
    • Yararlı Bilgiler
    • Sağlık
  • Bingöl Haber
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Politika
  • Spor
  • Kadın
  • Yazarlar
  • Daha
    • Ekoloji
    • Kültür & Sanat
    • Yararlı Bilgiler
    • Sağlık
No Result
View All Result
Çewlik.Net
No Result
View All Result
Anasayfa Kültür & Sanat

Yılmaz Güney’in Vefatının Üzerinden 41 Yıl Geçti

by Haber Merkezi
9 Eylül 2025
in Kültür & Sanat
0
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

Sinemanın “Çirkin Kralı” olarak bilinen Yılmaz Güney’in (Yılmaz Pütün) yaşamını yitirmesinin üzerinden 41 yıl geçti. Türkiye’de toplumsal sorunlara mesafeli olan sinemaya, devrimci ve toplumsal gerçeklik perspektifi getiren Güney, Kürt bir ailenin çocuğu olarak 1937 yılında Adana’da dünyaya geldi.

Güney, üniversite eğitimi için geldiği İstanbul’da sinema sektörüne ilk adımı attı. 1959 yılında Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı “Bu vatanın çocukları” ve “Alageyik” isimli filmlerin hem senaryosunu yazan hem de rol alan Güney, sinemanın dışında “Yeni ufuklar” ve “On Üç” gibi dergilere öyküler yazdı.

Güney’in yazdığı öyküler, komünizm propagandası gerekçesiyle yargılanmasına neden oldu ve yazılarından dolayı 1 yıl 6 ay cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra bir süre macera filmleri çekti, bu filmlerinde özellikle hor görülen ve ezilenlerin otoriteye başkaldırısını perdeye taşıdı.

Cezaevi Yıllar ve Sürgün

Güney, 1971 yılında ise Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (THKPC) Lideri Mahir Çayan’ı ve arkadaşlarını evinde sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapis cezası aldı. Güney, cezaevinde kaldığı dönemlerde sürgün edildi.

Cezaevinden çıktıktan sonra Güney’in sinemaya bakış açısı da değişir. Güney, artık daha çok toplumsal konuları devrimci bir perspektifle ele almaya başlar ve en çok bilinen filmleri arasında yer alan “Arkadaş” filmini çeker.

Aynı yıl Adana’nın Yumurtalık ilçesinde “Endişe” adlı filmi çekerken, ilçe yargıcı Sefa Mutlu’yu öldürmekten yapılan yargılamalar sonucu 13 Temmuz 1976’da 19 yıl hapis cezası aldı.

Beş yıl aradan sonra izinli olarak çıktığı cezaevinden firar etti. Bir günlük izin için cezaevinden çıkan Güney, Antalya’nın Kaş ilçesinden Yunanistan’a bağlı Meis Adası’na, oradan birkaç ülke gezdikten sonra Fransa’ya yerleşti. Güney, Avrupa’da olduğu zaman zarfında da çalışmalarını ara vermeden sürdürdü. 

12 Yılını Cezaevinde Geçirdi

Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında ses getiren Güney, toplam 114 filmde oyuncu, 26’sında yönetmen, 15’inde yapımcı, 64’ünde ise senarist olarak yer aldı. “Duvar”, “Sürü” gibi filmlerin yönetmenliğini yapan Güney, “Yol” filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü alarak, evrensel anlamda da başarısına başarı kattı.

Hayatının 12 yılını cezaevinde geçiren Güney, 9 Eylül 1984’te sürgün yıllarını yaşadığı Paris’te yakalandığı mide kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi. 

Güney’in ölmeden birkaç ay önce Paris Kürt Enstitüsü’nün düzenlediği Newroz kutlamasında yaptığı konuşma ise, onun hayatı boyunca savunduklarının özetti nitelikte.

Güney konuşmasında Kürt halkının mücadelesini hayatının neresine koyduğunu anlatır. Newroz’un Kürt halkı için zalimlere ve zulme karşı direnme ile özgürlük günü olduğuna dikkat çeken Güney, yüreklere hala umut eken konuşmasında şunları dile getirir: 

“Bugüne kadar bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek. Biliyoruz ki, kurbansız zafer mümkün değildir. Kan ve ateşi göze almak zorundayız. Soruyoruz: böylesi bir azim ve inatla, böylesi bir inançla dolu bir yüreği susturmak, mümkün mü? Böylesi kararlı ve fedakar bir halkı yıldırmak ve baş eğdirmek mümkün mü? Asla!

Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir. Biz bu kaderi tanımıyoruz. Biz, dört bir yandan işgal altında tutulan bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız, demokratik ve birleşik Kürt ülkesinin, Kürdistan’ın çocukları olmak istiyoruz.

Biz, kendi toprağımızda, kendi dilimizde aşk ve özgürlük türküleri söylemek istiyoruz. Biz, kendi dünyamızı, kendi toprağımızı kendi ellerimizle yoğurmak ve yeniden kurmak istiyoruz. Biz, kendi ülkemizde, kendi bayrağımız altında, özgür ve bağımsız yaşamak istiyoruz.

Yine unutmuyoruz ki, Kürt, Türk, Arap ve Acem işçilerinin ve emekçilerinin çıkarları güçlü devletlerin oluşmasında yatmaktadır. Yine biliyoruz ki, gönüllü birliğin koşulları yaratılmadan bu bir hayaldir.

Bugün Kürdistan’ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulmüne karşı dişe diş dövüşenlerin, dövüşerek ölenlerin amacı da bu.

Onları, bütün yüreğimizle selamlıyoruz. Bu uğurda şehit düşen bütün arkadaşlar kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacaktır. Ne mutlu onlara ki, direnerek öldüler ve bağımsızlık meşalesinin ateşleri oldular. Ne mutlu!

Arkadaşlar, hatırlarsınız, Kürt Enstitüsü’nün geçen yıl kuruluş nedeniyle düzenlediği şenlikte, enstitünün şu ya da bu grubun hizmetinde değil, bir bütün olarak Kürt ulusunun hizmetinde bir bilim kurumu olduğunu söylemiştim. Bir yıllık çalışma ve pratik sözlerimi doğruluyor.

Herkes iyi bilmeli ki, Kürt Enstitüsü, bağımsız ve özerk karakterini, demokratik yapısını hep koruyacaktır. Hiçbir zaman kısır siyasal çekişmelerin ve polemiklerin tuzağına düşmeyecektir. Sizler de, enstitüyü gözünüz gibi korumalı, onun çalışmalarını yakinen izlemeli ve destekçisi olmalısınız.

Enstitü, bağımsızlık tohumunun bir filizidir ve Kürt ulusunun bugüne kadar sürdürdüğü mücadelenin bir ürünüdür. Daha da gelişip güçlenmesi sizlerin çabalarına bağlıdır. Enstitü etrafında toplanacağız, onun önüne koyduğu görevlerin yerine getirilmesine, gücümüz oranında katkıda bulunacağız.

Bileceğiz ki, bağımsızlık mücadelesi bir bütündür. Kimi zaman doğruyu ifade eden iki satırlık bir yazı, bir fikir, yürekleri ayağa kaldıran bir türkünün çığlığı, saza vuran bir mızrap, atom bombasından bile güçlüdür.

İşte bu nedenle biz, hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak ve yetiştirmek zorundayız. Biz, sazımızı iyi, çok iyi çalmalıyız… Biz, iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz… Biz iyi, çok iyi resimler yapmalıyız…

Biz iyi hikayeler, iyi şiirler, güçlü romanlar yazmalıyız…

Biz güçlü bilim adamları, diplomatlar ve teknisyenler yetiştirmeliyiz.

Bizim elimiz hem kalemi, hem makinayı hem de silahı iyi tutmalıdır. Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız saz olmalıdır. Biz iyi biliriz ki, en iyi türküleri, en doğru sözleri, yerinde kullanırsak bir kurşun gibi söyler.

Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Biz, yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme ve güce sahibiz.

Türk, Acem ve Arap devrimci demokratları, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en candan savunucuları olarak, bu kavganın bir parçasıdırlar ve ortak düşmana karşı savaşmaktadırlar. Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir. Dost ve düşman herkes bilsin ki, kazanacağız, mutlaka kazanacağız…

Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir. Yaşasın bağımsız, birleşik demokratik Kürdistan… Yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması…

Yaşasın Kürt Enstitüsü…”

Tags: Çirkin Kralvefatyılmaz güney
Previous Post

HDP’ye Saldırı Davası: ‘Silahlı Tehdit’ Suçundan Beraat

Haber Merkezi

Haber Merkezi

Dört dağ içinden bildiriyoruz.

Related Posts

Sinema Dünyasından Filistin’e Destek: 1800 Sanatçı İsrailli Kurumları Boykot Kararı Aldı

Sinema Dünyasından Filistin’e Destek: 1800 Sanatçı İsrailli Kurumları Boykot Kararı Aldı

by Haber Merkezi
9 Eylül 2025
0

1800’den fazla oyuncu, yönetmen ve yapımcı, İsrail hükümetiyle bağlantılı kültürel kurumlarla işbirliği yapmama kararı aldı. Olivia Colman, Javier Bardem, Mark...

Gideon’un Casusları: Mossad’ın Gizli Tarihi Türkçeye Kazandırıldı

Gideon’un Casusları: Mossad’ın Gizli Tarihi Türkçeye Kazandırıldı

by Haber Merkezi
8 Eylül 2025
0

Gideon’un Casusları – Mossad’ın Gizli Tarihi, araştırmacı gazeteci Gordon Thomas’ın kaleme aldığı ve 1999 yılında ilk yayımlandığında büyük yankı uyandıran...

Destansı Ezgiler, Dijital Çağın Işığında Hayat Buluyor: "Şevbêrkên Şemdîn” Artık YouTube'da

Destansı Ezgiler, Dijital Çağın Işığında Hayat Buluyor: “Şevbêrkên Şemdîn” Artık YouTube’da

by Haber Merkezi
1 Eylül 2025
0

Yüzlerce sanatçı, Hozan Şemdîn’in programında sesini, hikâyesini ve belleğini paylaştı. O yayınlar sadece bir televizyon programı değil; bir toplumsal hafıza...

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Son Yazılar

  • Yılmaz Güney’in Vefatının Üzerinden 41 Yıl Geçti 9 Eylül 2025
  • HDP’ye Saldırı Davası: ‘Silahlı Tehdit’ Suçundan Beraat 9 Eylül 2025
  • 30 Yılın Ardından Tahliye Edildi 9 Eylül 2025

Son Yorumlar

  • Peri Vadisi Çevre Koruma Platformu İstanbul’da Toplantı Gerçekleştirdi için Mehmet
  • Anasayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Yayın İlkeleri
  • Künye/İletişim
İletişim: cewliknet@gmail.com

© 2025 Çewlik.net - Bağımsız İnternet Gazetesi

No Result
View All Result
  • Bingöl Haber
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Politika
  • Spor
  • Kadın
  • Yazarlar
  • Daha
    • Ekoloji
    • Kültür & Sanat
    • Yararlı Bilgiler
    • Sağlık

© 2025 Çewlik.net - Bağımsız İnternet Gazetesi

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız