Çewlik.net – Eğitim sendikaları Bakan Tekin’e sıfır verdi. Sendikalar, Yusuf Tekin’in 2024 yılı performansı için, “Bu bakana söylenecek tek söz; işini yapamıyor ve bir an önce o görevini terk etsin. Bu ülkenin, çocukların ve gençlerin geleceğini daha fazla karanlığa sürüklemesin. Verilecek bir puanımız yok” dedi.
Eğitim sendikalar, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in 2024 yılı performansını değerlendirdi. Sendikaların gündeminde 2024 yılı boyunca ataması yapılmayan öğretmenlerin eylemleri, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin tepkiler, 20 bin öğretmen atamasının uzaması, yaz kış bakanlık önünde süren eylemler, basın açıklamaları, Bakan Yusuf Tekin’in laiklik çıkışı, tasarruf tedbirleri kapsamında okullarda bulunan su ısıtıcılarının kaldırılması ve en son okullarda yılbaşı etkinliklerin yasaklanması yer aldı.
Eğitim Sendikaları Bakan Tekin’i Değerlendirdi
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, Tekin’in tarihin en tartışmalı bakanlarından biri olduğunu söyledi. Sendikaları ve akademisyenleri inlemediğini, sadece “tarikat ve cemaat uzantılı vakıflardan” gelen talimatları uyguladığını söyledi. Irmak, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Düşünün ki okulların birçoğunda bazı tarikat ve cemaat uzantısı dernek ve vakıfların talimatlarıyla öğretmenlere soruşturmalar açılıyor, öğretmenler yerlerinden ediliyor. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışıyla Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli diye bir model koydu ortaya. Bunu tarikat ve cemaatlerin görüş ve önerileri doğrultusunda yaptı. Eğitim sendikalarının görüşüne, önerisine başvurmadı. Milli Eğitim Bakanı, ÇEDES projesi ve uygulama biçimiyle adeta birçok tarikat ve cemaat uzantısı vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ikinci bir milli eğitim bakanı olarak görevlendirdi.”
Öte yandan Irmak, güncel eğitim sistemi için “Toplumun bir arada yaşama, ortaklaşma, farklılıklara saygılı olma yaklaşımının altına dinamit koyan bir bakan ile karşı karşıyayız” eleştirisinde bulunan Irmak, şunları kaydetti:
“MESEM’lerde çocuk işçiliğini, çocuk sömürüsünü meşru hale getiren, işverenler kazansın diye MESEM projesini ortaya koyan bir bakandan bahsediyoruz. Çocuklar okuldan uzaklaşıyor. Çocuklar okula aç gidiyor. Çocuklar okula ulaşamadığı için okulu terk ediyor. Bütün bu sorunlar yaşanırken, Bakanın derdi kendi ideolojik ve dini yaklaşımlarını milli eğitimin politikaları haline getirmek. Bunu yaparken her gün ‘benim laiklik anlayışım, sizin laiklik anlayışınızla uyuşmuyor’ diyor. Sayın Bakana laikliği bir kere daha hatırlatalım. Laiklik, kamuda herhangi bir inancı, dini, mezhebi hakim kılmak değildir. Laiklik, dinin ve devletin birbirine üstün kılma hali de değildir. Öyle yaparsanız bir gün din devlete müdahale eder, başka gün devlet dine müdahale eder.
Bakanın Karnesi: Sıfır Aldı
Bu bakana bir puanlama yapılamaz. Bu bakan, bakan olarak görev yapmadığı için verilecek hiçbir puan yok. Bu bakana söylenecek tek söz; işini yapamıyor ve bir an önce o görevini terk etsin. Bu ülkenin, çocukların ve gençlerin geleceğini daha fazla karanlığa sürüklemesin. Verilecek bir puanımız yok. Puan bir iş yapana, bir ideali olana, ortak ideal için çalışma yapana verilir. Bakan, her şeyden sıfır puan aldı. Olumlu ve iyi bir puan yok.”
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise, “Bakan Tekin’in eğitimin laik, bilimsel ve kamusal niteliğini yok etmek amacıyla tasarlanmış bir ideolojik projenin parçası olduğunu açıkça görüyoruz” dedi. Tekin’in eğitimde “dinselleştirme” ve “piyasalaştırma politikalarını” artırarak devam ettirdiğini söyleyen Özbay, şöyle konuştu:
“Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin ‘biçilmiş kaftanı’ olduğunu her fırsatta kanıtlamaktadır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır.
“Dogmatik Dünya Görüşü”
Görev süresi boyunca yaptığı açıklamalar, eğitimin pedagojik temellerini göz ardı ederek, öğrencilerin dogmatik dünya görüşüyle şekillendirilmesini savunan bir zihniyetin yansımasıdır. Tekin’in laik eğitimi hedef alan ifadeleri, devletin Anayasal yükümlülükleriyle çelişmekte, eğitimi toplumu ayrıştıran bir araca dönüştürmektedir. Eğitim; toplumun tüm kesimlerini kucaklamalı, bilimsel bir temele dayanmalı ve bireyin eleştirel düşünme yeteneğini geliştiren bir süreç olmalıdır. Ancak Tekin’in açıklamaları, bunun tam tersini savunan bir anlayışın temsilcisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Tekin’in göreve geldiği bir yıl içinde hayata geçirdiği uygulamalar, eğitimi dini ve piyasa temelli bir yapıya sürüklemiştir. Eğitimde köklü sorunları çözmek yerine, eğitimi tarikat ve cemaatlerin etki alanına açan, kamusal sorumlulukları ihmal eden ve eşitlik ilkesini ortadan kaldıran politikaların hız kazandığı bir dönem yaşanmaktadır. Bu süreçte alınan kararlar, çocuklarımızın geleceğini tehdit ettiği gibi, öğretmenlerin mesleki itibarını da zedelemiştir.’
Bakan Tekin’in görev süresi boyunca Diyanet İşleri Başkanlığı’nı adeta “paralel” bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüştürdüğünü söyleyen Özbay, “ÇEDES projesi ile okullarda din görevlilerinin, imamların, vaizlerin manevi danışmanlık, din ve değerler eğitimi gibi amaçlarla görevlendirilmesiyle laik okul iklimini ortadan kaldırmaya yönelik adımlar attı” diye konuştu.
“Tekin Döneminde Piyasaya Ucuz İşgücü Yetiştirme Devam Etti”
“Tekin’in uygulamaya koyduğu ‘Maarif Modeli’, iktidarın uzun süredir dillendirdiği ‘dindar ve kindar nesil’ hedefinin somut bir adımı olmuştur” diyen Özbay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu model, eğitimin merkezine milli ve manevi değerler adı altında dini referansları yerleştirirken, bilimsel ve laik eğitimi tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Maarif Modeli, yalnızca eğitim sistemini değil, çocuklarımızın zihinlerini ideolojik şekillendirme aracı haline getirme çabasıdır. Bunların yanında, okullardaki temel ihtiyaçların bile karşılanamadığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Hijyen ve temizlik sorunları nedeniyle birçok okul sağlıksız koşullarda eğitim vermeye çalışırken, Bakanlık bu sorunu çözmek için gereken bütçeyi ayırmaktan kaçınmaktadır. Ayrıca, ücretsiz öğlen yemeği uygulamasının kaldırılması, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını doğrudan etkilemiş, onların fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir. Eğitimde eşitliği ortadan kaldıran bu tür politikalar, kamusal eğitimin temelini yok eden bir anlayışı gözler önüne sermektedir. Eğitim Bakan Tekin döneminde de piyasalaşmaya ve piyasaya ucuz işgücü yetiştirmeye devam etmiştir.”
Bakan Tekin’in açıklamalarında sıklıkla öğretmenleri hedef alan ifadeler kullanmasının eğitim emekçileri için rahatsız edici bir durum olduğunu belirten Özbay, “Yusuf Tekin’in öğretmen atamalarında mülakat ısrarı binlerce öğretmenin haksızlığa uğramasına yol açmıştır. Ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilemediği gibi, Tekin döneminde öğretmen atamalarında kontenjanların azaltılması nedeniyle ücretli öğretmen sayıları daha da artmış, tasarruf tedbirleri denilerek bu öğretmenlerimizin zaten çok düşük olan ücretleri de zamanında ödenmeyerek mağdur edilmiştir” ifadesini kullandı.
“Yusuf Tekin, Öğretmenlerin Fikirlerini Önemsemedi”
Hürriyetçi Eğitim-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu da, “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda bir milyondan fazla öğretmen görev yapmakta. Ancak Yusuf Tekin döneminde önemli bir problem ortaya çıktı. Bu problem eğitim dışı unsurların dernek ve vakıf adı altında yani tarikatların, cemaatlerin milli eğitim çatısı altına sokulmasıdır, okulların içerisine kadar girmesidir. Bu durum Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırıdır. Suç teşkil etmektedir. Yusuf Tekin döneminde Anayasal bir hak olan aile birliği sağlanamamıştır. Öğretmen arkadaşlarımız ailelerinden ve çocuklarından farklı şehirlerde görev yapmak zorunda kalmıştır. Yusuf Tekin, öğretmenlerin görüşlerini, fikirlerini, taleplerini önemsemedi. Öğretmenleri ve öğretmenlik mesleğini ilgilendiren Öğretmenlik Meslek Kanunu yapılırken tüm itirazları görmezden ve duymazdan gelmiştir” ifadesini kullandı.