Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Sitililê (Zivingê) kırsal mahallesinde 1920 yılında dünyaya gelen Musa Anter, ya da Kürtler arasında sevgiyle anılan Apê Musa, ömrünü “Kürt ve Kürdistan’ın hatıraları” olarak nitelendirdi. Baskılara, haksızlıklara ve sürgünlere rağmen köklerinden kopmayan bu dirençli aydın, Kürt aydınlanmasının sembolü oldu.
Anter’in hayatı, adeta bir mücadele destanı: Gözaltılar, cezalar, idam tehditleri ve nihayetinde faili meçhul bir cinayetle noktalanan bir ömür. Ama o, fikirlerine sarılarak, kalemiyle direnerek, Zivingê’nin tozlu yollarından Diyarbakır’ın taşlı sokaklarına uzanan bir ışık yaktı.

Erken Yıllar: Aile, Eğitim ve İlk Yara
Anter’in çocukluğu, babasının hasta ve yatalak olması nedeniyle annesi Fesla Anter’in omuzlarında şekillendi. Mardin’de ilkokulu tamamlayan genç Musa, ortaokul ve liseyi Adana’da okudu. Lise yıllarında ilk gözaltı deneyimini yaşadı; 15 gün süren bu tutukluluk, onun haksızlığa karşı duyarlılığını pekiştirdi.
1944’te evlendi ve aile kurdu: 1945’te oğlu Anter, 1948’de kızı Rahşan, 1950’de ise oğlu Dicle doğdu. Bu aile sıcaklığı, Anter’in zorlu mücadelesine bir dayanak oldu.

Siyasi Uyanış: Kalem ve Cezaevi Döngüsü
1950’li yıllarda siyasi faaliyetlere atılan Anter, Şark Postası ve Dicle Kaynağı gazetelerinde yazmaya başladı. 1958’de Amed’e (Diyarbakır) gelerek Yusuf Azizoğlu ve Canip Yıldırım’la İleri Yurt gazetesini çıkardı. “Qîmîl” adlı şiiri nedeniyle 1959’da gözaltına alınan Anter, İstanbul’a götürüldü ve “49’lar Davası”nda tutuklu yargılandı. Arkadaşlarıyla idamla yüzleşti ama 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası çıkan aftan yararlandı.
Cezaevi, Anter için yaratıcılığın mekânıydı: “Birîna Reş” adlı tiyatro eserini ve Kürtçe-Türkçe sözlüğü burada kaleme aldı. Serbest kalınca Medet Serhat ve Ergün Koyuncu’yla Deng dergisini çıkardı; dergi kapatılınca üçü de yargılandı. Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazmaya devam etti, 3 Haziran 1963’te yeniden tutuklandı. Yaklaşık iki yıl Mamak, Sultanahmet ve Balmumcu cezaevlerinde kaldı.
1969’da Mehmet Gümüş Şahiner’le Doğu Dergisi’ni kurdu. İkinci sayının kapağındaki “Yaşasın Türk-Kürt kardeşliği” sloganı nedeniyle tutuklandı, Ankara’da dört arkadaşıyla idamla yargılandı ama 15 gün sonra tahliye edildi. Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın (DDKO) kurucularından olan Anter, bu süreçte tekrar gözaltına alındı ve Amed’e getirildi. DDKO ile Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi (T-KDP) davalarından 32 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat etti.

Direnişin Sembolü: Yurdumda Öleyim
Cezaevinden çıkan Anter, memleketi Sitililê’ye yerleşti. Yaşamı baskı, gözaltı ve tehditlerle doluydu ama o, ayrılmadı. “Hatıralarım”da bu ısrarı şöyle dile getirdi: “Kemiklerim gurbet ellerden vatanıma taşınacağına bari yurdumda öleyim.” 1988’de Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kuruluşunda yer aldı; 90’lı yıllarda Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ve Kürt Enstitüsü’nün kurucularındandı. Dicle-Fırat, Azadiya Welat, Yeni Ülke, Özgür Gündem, Rewşen, Tewlo, Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde sayısız yazı yazdı. Yetmedi, yedi kitap ve Kürtçe-Türkçe sözlük yayımladı. Anter, Kürt aydınlanmasının sesiydi: Fikirleriyle, şiirleriyle, tiyatrosuyla Zivingê’den Diyarbakır’a, oradan tüm Kürdistan’a uzanan bir köprü.
Karanlık Son: JİTEM’in Gölgesinde Bir Cinayet
12 Eylül 1980 darbesi, Anter’i “Kürtçülük propagandası”ndan tutuklattı; Nusaybin Cezaevi’nde toplam 11 yılını geçirdi. Serbest kaldıktan sonra bile tehditler peşini bırakmadı. 20 Eylül 1992’de, bir kültür-sanat festivaline katılmak için gittiği Amed’in Yenişehir ilçesi Seyrantepe semtinde JİTEM tarafından katledildi. Bu faili meçhul cinayet, 90’ların karanlık döneminin simgesiydi.
AİHM’e taşınan dava, 19 Aralık 2006’da Türkiye’yi “yaşam hakkının ihlal edildiği ve etkin soruşturma yürütülmediği” gerekçesiyle tazminata mahkûm etti. JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan, cinayetin JİTEM kurucularından Binbaşı Ahmet Cem Ersever, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Mustafa Deniz, Savaş Gevrekçi, Ali Ozansoy, itirafçı Cemil Işık (Hogir) ve Hamit Yıldırım tarafından işlendiğini itiraf etti.
29 Haziran 2012’de tetikçi Hamit Yıldırım Şirnex’te yakalandı; 25 Haziran 2013’te iddianame hazırlandı. Ancak Yıldırım dışında kimse tutuklanmadı. Haziran 2017’de Yıldırım “uzun tutukluluk”la tahliye edildi.
Dava, 23 Aralık 2014’te JİTEM Ana Davası’yla birleştirildi; Ocak 2015’te “güvenlik” gerekçesiyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Yargıtay’ın 29 Ocak 2016 kararıyla birleşme kesinleşti. 1993’te “Yeşil” tarafından öldürülen Ayten Öztürk davasıyla da birleştirilen süreç, 21 Eylül 2022’deki karar duruşmasında Anter davasının JİTEM Ana Davası’ndan tefrik edilerek zamanaşımından düşürülmesiyle sonuçlandı. Adalet yarım kaldı.
Musa Anter, Zivingê’nin mütevazı toprağından yükselen bir ışıktı. Baskılara rağmen fikirlerini keçe gibi sıkılaştırdı, yurdunu terk etmedi ve Kürt aydınlanmasını kalemiyle aydınlattı. Apê Musa, bugün hâlâ Diyarbakır’ın sokaklarında, Kürdistan’ın hatıralarında yaşıyor – bir direnişin, bir umudun simgesi olarak.