1 Mayıs 2003, Bingöl için sadece bir depremin değil, aynı zamanda emek ve dayanışma ruhunun gölgede kaldığı bir kırılma noktası oldu. 6.4 büyüklüğündeki deprem, 176 canı aldı, yüzlerce aileyi yasa boğdu ve Çeltiksuyu Yatılı Okulu’nun yıkıntıları altında çocuk hayalleri enkaza gömüldü. Bu felaket, Bingöl’de 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlama geleneğini adeta susturdu. 22 yıldır, emekçilerin hak mücadelesinin sembolü olan bu gün, yas ve anmaların gölgesinde geçiştirildi. Ancak bu sessizlik, sadece depremin bir sonucu değil; aynı zamanda siyasi iradenin ve demokratik kurumların bu günü yeniden canlandırma konusundaki isteksizliğinin bir yansıması.
1 Mayıs, dünya çapında işçilerin alın teriyle yoğrulmuş bir mücadele günüdür. Emeğin onurunu, dayanışmanın gücünü ve adalet arayışını temsil eder. Bingöl’de ise bu anlam, depremin yarattığı travmanın ardından adeta unutulmaya terk edildi. İktidar, bu sessizliği avantaja çevirdi. Anmalarla yetinen bir yaklaşım, emekçilerin taleplerini, hak arayışlarını ve örgütlü mücadelesini görünmez kıldı. Yas, elbette saygıyla anılmalı; ancak 1 Mayıs’ın ruhu, sadece kaybı hatırlamak değil, yaşamı ve emeği yüceltmektir.
Daha vahimi, demokratik kurumların ve sivil toplumun bu sessizliğe karşı yeterince ses yükseltmemesi oldu. Sendikalar, meslek örgütleri ve halk inisiyatifleri, 1 Mayıs’ı Bingöl’de yeniden bir mücadele ve dayanışma gününe dönüştürmek için etkili bir çaba göstermedi. Bu tembellik, iktidarın işine yaradı; çünkü emekçilerin bir araya gelip haklarını haykırdığı bir gün, mevcut düzenin konforunu sarsabilirdi. Demokratik kurumların bu oyuna seyirci kalması, adeta iktidarın ekmeğine yağ sürdü.
Oysa 1 Mayıs, Bingöl’ün emekçileri için de bir umut ışığı olabilir. Depremin yaralarını sarmak, sadece binaları yeniden inşa etmekle değil, toplumsal dayanışmayı ve emeğin değerini yüceltmekle mümkün. Bingöl’ün işçileri, köylüleri, yoksulları; alın teriyle yaşam mücadelesi veren herkesi bir araya getirecek bir 1 Mayıs, hem depremin izlerini silmek hem de adalet arayışını güçlendirmek için bir fırsat. Bu, aynı zamanda, genç nesillere emeğin onurunu ve dayanışmanın gücünü öğretme şansı.
Artık bu sessizliği kırmanın vakti geldi. Demokratik kurumlar, sendikalar ve halk inisiyatifleri, 1 Mayıs’ı Bingöl’de yeniden bir emek ve mücadele bayramına dönüştürmek için adım atmalı. Sokaklarda, meydanlarda, depremin anısını saygıyla yâd ederek ama aynı zamanda geleceğe umutla bakarak kutlamalar yapılmalı. Emeğin hakkı, adaletin sesi yükselmeli. Çünkü 1 Mayıs, sadece bir gün değil; işçinin, emekçinin, ezilenin onurudur. Bingöl, bu onuru yeniden kucaklamalı; ne depremin gölgesi ne de iktidarın gölgesi bu ruhu söndürmemeli.
“Kirlenmiş bir zihin, gerçeği çarpıtır.” Gerçek, emekle, dayanışmayla, mücadeleyle inşa edilir. 1 Mayıs, bu gerçeğin bayrağıdır. Bingöl’de o bayrağı yeniden yükseltelim.