Ömer KORKUTATA*
Bir dostumun(Avukat İrfan Yılmaz Bey) “Biz arkadaşız, bir yola girdiğimizde ve birimizin ayağı burkulduğunda, diğeri onu sırtına alır” diyerek beni sayfasında misafir ettiği yazımda**, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) katliamının biz KHK’lilerde yarattığı sosyoekonomik, sosyopsikolojik ve hatta teolojik dezenformasyonlardan dem vurmuş, beklediğim kadar olmasa da, ilgi uyandırabilmiştim.
Bu yazımda ise, yapılan ve dünya tarihinde eşine çok az rastlanır bu hukuksuzluklar karşısında, toplumun takındığı tavırdan ve bu tavrın toplumda yarattığı kırılmalardan bahsetmeye çalışacağım.
Yukarıda paylaştığım iki videoyu, hepimize yapılanları, iki farklı reaksiyonu karşılaştırarak değerlendirmede bulunabiliriz.
Bizden götürülenler
Uzunca zamandır, iktidar blokunun ve bir bütün olarak sistemin, yüzlerce ve hatta binlerce yıllık deneyimlerimiz ve çabalarımız sonucu oluşturduğumuz gelenekselleşmiş dokumuza kolektif bir saldırıda bulunduğu ve “çeşitli” sebeplerden ötürü karşı duramamamızdan da kaynaklı olarak işleyen ve sonuç aldıran gelenekselleşmiş dokumuza yönelik bu saldırının, dokumuzu darmadağın ettiğini dillendirmekteyim.
Akrabalık ilişkilerindeki doku bozumu
Geleneksel aşiret/akraba/aile dokumuzda, bireylerden birilerine, “düşman” tarafından bir saldırı olduğunda, yine gelenekselleşmiş korumacı reflekslerle, saldırıya uğrayan birey(ler) korunmaya alınırdı (Kendi içlerinde, birbirlerine türlü haksızlıklar yapıyor olsalar da).
Oysa bu yaşananlarda, kendilerinden bir(ler)i çekilip alındığında, öküz başlı antiloplar gibi ya izleyici olarak kaldılar, ya da (belki de) geri kalanları koruma saikiyle veyahut elde edebilecekleri faydalar karşılığında “av olan” bireyleri için, ödenmesi gereken fidye olarak baktılar.
Beklenen ise, manda(bufalo)lar gibi cansiperane bir şekilde, kendilerinden alınmak istenen için mücadele etmeleriydi.
Komşuluk ilişkilerindeki doku bozumu
Gerek geleneksel dokumuzda ve gerekse inanç boyutunda (“Peygamber efendimiz Komşuluk ile ilgili o kadar şey söyledi ki, komşuyu komşuya miras bırakacak sandık” Hadis-i Şerif. Ayetler de var) komşuluk ile ilgili pratikler ve anlatılar ortada iken, komşunun komşuyu görmezden geldiği, birbirlerine anahtar bırakanların, birbirlerinden selamı sabahı kestikleri ve hatta ihbar ettikleri bir gerçeklikle karşı karşıya kaldık.
Hepimizin düşmanının, hepimizi birbirimize düşman etmeyi becerdiği bir fotoğrafla yüz yüze bırakıldık.
Dindaşlık ilişkilerindeki doku bozumu
Yukarıdaki videoda, Mekkeli müşriklerin Müslümanlara uyguladıkları sosyoekonomik ve sosyopsikolojik baskıları görüyoruz.
Yüzyıllar boyunca, din adamlarınca, müslümanlara yapılan zulümler anlatıldı ve müslümanlar, yapılanlara gözyaşları döktü.
15 Temmuz mizanseni sonrasında sistem parazitlerince, içine battıkları yozluk/yolsuzluk/talan/çürüme vb’ine karşı itiraz eden inançlı/inançsız kim varsa, vatan haini/terörist yaftalamalarıyla, Mekkeli müşriklerin Müslümanlara uyguladıklarına rahmet okutacak derecede zulüm/hak-hukuksuzluklarla sosyoekonomik izolasyona uğratıldılar. Hiçbir din, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği eylemlere giriştiler. Mekkeli Müslümanların müşriklerce uğradıkları zulme ağlayan dindaşlarımız, KHK’lilere sistemin yapıştırdığı yaftaya, bırakın karşı çıkmayı, yapılanı yapanların arkasında saf tutarak destek oldular.
“Bunu da alın, şunu unutmayın, bu da onlardan, şunun malı/mülkü/eşi/çocukları size helaldir” diyerek, Muaviyecilik/Yezidciliğe ram oldular. “Zalime karşı susan, dilsiz şeytandır” söylemini, “Mazluma/Mağdura vurmayan bizden değildir”e evirterek, yapılanların toplumca kabulüne çanak tuttular. Din/vicdan/gelenekleri tersyüz ederek, bu doku bozulmasının çanak yalayıcıları, toplumun arasında, hiçbir toplumsal reaksiyona uğramadan dolaşmaya devam ettiler. Bir yaptırıma uğramadıkları gibi, işbirliği içerisinde oldukları yapı tarafından taltif/terfi/ayrıcalıklarla ödüllendirildiler. Ve ayrıca, toplumsal bir yaptırıma uğramayan bu pratik, toplumdaki birçok zayıf kişiliğe de cesaret kazandırdı.
Yoldaşlık ilişkilerindeki doku bozumu
Öncesinde, birbirlerine yoldaşlık ve davadaşlık edenler, yapılan bu organize kötülük karşısında, daha önceki mücadele pratiklerinin tersine, çil yavrusu gibi dağıldılar. Blok olarak karşılarında durdukları ve sonuç da elde ettikleri pratiklerinden vazgeçmiş olmaları ve cesaret kırıklıklarından dolayı da, kabuklarına çekildiler ve sinikleştiler.
Yaratılan ve etkili de olan korku iklimi sayesinde, alanlardan çekilerek meydanın talancı takımına bırakılması sonucunda, toplumdaki kriminal/aç/muhteris nicelik, sadece meydanları teslim almakla kalmadı, bütün kurumlara da vasatlıklarını hakim kılmalarıyla da, hepimizin gözleri önünde bu çürümenin tahkim edilmesi sağlandı.
Sonuç itibariyle, gerek bu zulme uğrayanlar, gerekse bu zulme karşı koymayan/koyamayanlar ve bu zulme alkış tutanlar olarak, bizi bir arada tutan ve bizleri hak/hukuksuzluk ve zulme karşı koruyan yapımızı/dokumuzu yerle yeksan ederek ve geleceğimizi de dinamitleyerek, binlerce yıllık tecrübe ve emeklerle oluşturulan bu yapı/dokumuzu, belki de yüz yıllarca uğraşılsa, tamir edilemeyecek dezenformasyona uğrattılar.
*KHK’li öğretmen
**İlgili yazı için bkz: https://x.com/avukatirfan/status/1786394549444641207
YORUMLAR