Çewlik.net – Özgün müziğin Türkiye’deki öncülerinden Ahmet Kaya’nın, sürgün yıllarında Paris’te vefat etmesinin üzerinden 24 yıl geçti.
Aralarında Sezen Aksu, Zuhal Olcay, Aylin Aslım, Cem Adrian, Aynur, Bajar, Bülent Ortaçgil, Deniz Tekin’in de bulunduğu pek çok tanınmış sanatçı, Kaya’nın şarkılarını yeni düzenlemelerle tekrar yorumladı.
43 yaşında vefat eden sanatçı Ahmet Kaya kimdir? Sanatçının yaşamından kesitlere yakın plan…
İLK YILLARI
Ahmet Kaya, 1957 yılında Malatya’da Adıyamanlı bir babanın ve Malatya Sıtmapınarlı bir annenin beşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Sümerbank dokuma fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya’da okudu.
Müzik hayatına başlamasında en büyük etken babası oldu. Kaya, babasının ona henüz 6 yaşındayken hediye ettiği bağlama ile müziğe ilgi duymaya başladı. Bir yandan okula giderken diğer yandan vakit buldukça bir plak ve kaset satan dükkanda çalıştı. Ancak bu durum uzun sürmedi. Kaya, geçim sıkıntısı çeken ailesiyle birlikte 1972’de İstanbul’a göç etti. Kaya, bu durumdan kaynaklı okulu bırakmak zorunda kaldı.
İLK ALBÜMÜ ‘AĞLAMA BEBEĞİM’
On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği’nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesinde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi.
Nihayetinde uzun uğraşılar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünü 1984 yılında yayınladı. İstanbul Şan Tiyatrosu’nda küçük bir konser verdi. Yayımlandığı yıl albüm toplatıldı, fakat daha sonra sansürü kaldırıldı. 1985’te ikinci albümü Acılara Tutunmak için birinci albümde olduğu gibi Değişim Stüdyosu’yla anlaştı.
‘ŞAFAK TÜRKÜSÜ’ İLE İLK BÜYÜK ÇIKIŞINI YAKALADI
“Acılara Tutunmak”, “Şafak Türküsü”, “An Gelir” ve “Yorgun Demokrat” isimli albümlerini Taç Plak’tan yayımladı. İlk iki albümüyle beklediği başarıyı yakalayamayan sanatçı, “Şafak Türküsü” isimli albümüyle satış rekorları kırdı. Bu albümdeki “Penceresiz Kaldım Anne” türküsüyle milyonların gönlünde taht kuran Ahmet Kaya, profesyonel müzik kariyerinde toplam dört farklı plak şirketiyle çalıştı.
GÜLTEN KAYA İLE TANIŞMASI
Stüdyonun sahibi, o sıralarda Metris Askeri Cezaevi’nde olan Selda Bağcan’ın kardeşi Sezer Bağcan’dı. Cezaevinde tanıştığı 12 Eylül Darbesi mağduru Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya’nın tanışmasına aracılık etti. Albüm yayımlandıktan sonra evlendiler. Gülten Hayaloğlu hapishanede idam cezasına mahkûm olan Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü şiirini Ahmet Kaya’ya iletti. Böylelikle geniş kitlelerce tanınması sağlanan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986’da piyasaya çıkan Şafak Türküsü oldu. Bu albümde aranjör Oğuz Abadan’la çalıştı ve hemen hemen tüm besteleri kendisi yaptı. Aynı yıl ‘An Gelir’ albümünü yayınladı.
YUSUF HAYALOĞLU İLE TANIŞMASI
Gülten Hayaloğlu ile tanıştığı dönemde kardeşi Yusuf Hayaloğlu ve şiirleriyle tanıştı. Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu’na ait olduğu Yorgun Demokrat adlı albümü 1987 yılında yayımlandı.
ŞAİRLERİN ŞİİRLERİNİ BESTELEDİ
1988 yılında sadece iki şarkının söz yazarlığını Hayaloğlu’nun yaptığı ve diğer sözlerin tanınmış şairlerin şiirlerinden oluşan Başkaldırıyorum albümü çıktı. Attilâ İlhan, Can Yücel, Nevzat Çelik, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe ve Ahmed Arif gibi birçok şairin şiirlerini besteleyen sanatçı, hayatı boyunca toplam 22 albüm yayınladı.
1989 yılında sadece bağlama ve vokal ile oluşturduğu konserlerinden bir derleme olan Resitaller-1 yayımlandı. Aynı yıl Osman İşmen’in düzenlemesiyle, sözlerinin büyük çoğunluğunu Hayaloğlu’nun yazdığı İyimser Bir Gül albümü çıktı. 1990 yılında Resitaller-1’in devamı niteliğinde olan Resitaller-2 albümü yayımlandı. Aynı yılın ekim ayında çeşitli şairlerin şiirlerinden oluşan Sevgi Duvarı isimli albümünü çıkarttı.
ALBÜMÜ SATIŞ REKORLARI KIRDI
Şarkılarım Dağlara albümü basılan 2.800.000 bandrolle rekor kırdı. Bu albümde yer alan Özgür Çağrı isimli şarkıda geçen “Abin bir gün dağdan döner, sarılırsın yavrucağım” gibi sözler gerekçe gösterilerek albümü toplatıldı, konser vermesi yasaklandı.
1990 yılında Tatar Ramazan ve 1992 yılında Tatar Ramazan Sürgünde filmlerinin müziklerini yaptı. 1994 yılında prodüksiyonunu Gülten Kaya ve Yusuf Hayaloğlu’nun yaptığı, Kanal D’de yayınlanan Ahmet Abi’nin Vapuru programını yaptı. Bu program sadece 13 hafta sürdü.
MAGAZİN GAZETECİLERİ DERNEĞİ VE LİNÇ GİRİŞİMİ
10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı ve ödül konuşmasında: “Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını biliyorum.” dedi.
DAVA SÜRECİ
Bu sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfretmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Serdar Ortaç, Ebru Gündeş, Müge Anlı, Reha Muhtar, Şenay Düdek’in de aralarında bulunduğu pek çok popüler isim tarafından linç girişimine maruz bırakıldı ve MGD görevlileri tarafından kongre salonundan olağandışı koşullarda dışarıya çıkartıldı.
Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya’nın 1993 yılında Berlin’de ‘Kürt İş Adamları Derneği’nin düzenlediği iddia edilen bir gecede verdiği konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanması üzerine “Bölücü PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı.16 Haziran 1999’da Türkiye’den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda gıyabında toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.
MAHKEMEDEKİ SAVUNMASI
Ayrıca, Ahmet Kaya hakkında konserlerinde şarkılarının sözlerini Türkiye Cumhuriyeti anayasasına aykırı olarak değiştirdiği gerekçesiyle birçok dava açıldı. Ahmet Kaya bu suçlamalara karşı 1999 yılında mahkemede yaptığı savunmada şunları söylemiştir:
“İddianamenin ikinci sayfa, dokuzuncu paragrafında yer alan şarkı sözlerini, Türkiye’deki birçok konserimde de bu şekilde değiştirerek söyledim. Bu küçük değişiklikten başka anlamlar çıkarılmasına sadece çok şaşırıyorum. Bütün samimiyetimle şunun bilinmesini isterim ki bunu yaparken başka bazı şeyler hedefliyor olsam, benim kadar sözünü sakınmadan söyleyen bir insan -takdir edersiniz ki- bu kadar dolaylı bir yola başvurmaz, “şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim, yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta” biçimindeki orijinal sözleri, “şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim, yasal mermisiyle bir TC yaklaşmakta” şeklinde söylemem, kanımca iddianamedeki gibi yorumlanamaz. En yalın haliyle; mermiyi polis kullanır, polis Türkiye Cumhuriyeti’nin polisidir ve devletin polisini şarkının sözel kalıbı içerisinde bu şekilde ifade etmemden nasıl farklı bir sonuç çıkarılabilir? Çünkü şarkıdaki sözün özü şudur: ‘Yasal mermisi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bir komiseri yaklaşmakta’. ‘Başım Belada’ adlı bu şarkımın bir başka yerinde; “üstelik göğsümde, yani tam şuramda, kirli sakalıyla bir eşkıya gezinmekte” yerine, “üstelik göğsümde, yani tam şuramda, kirli sakalıyla bir gerilla gezinmekte” dersem, bunun sakıncası ne olabilir? Her ikisi de dağlarda yaşar ve sakalları kirlidir. Kaldı ki şarkının bütünü dikkate alındığında, şarkıdaki mizah ve ironi zaten görülecektir.
Sevgili Can Yücel’in ‘Sevgi Duvarı’ adlı şiirinde, ‘sidikli kontes’ diye bir nitelemesi vardır. Yıllar önce ben bu şiiri bestelediğimde denetimden geçirilmemiş ve onu ‘pasaklı kontes’ biçiminde değiştirdiğimizde bu çok önemli (!) sakıncayı ortadan kaldırmıştık. Bu örneği, hukuk tarihi kendi komedisini yazdığında malzeme olması açısından verdim. Dünyanın uğraştığı ve çözüm bulmaya çalıştığı hayatî konularla bizim mahkemelerimizin gündemini işgal eden konular karşı karşıya getirildiğinde, ülke olarak dünyanın gidişatını neden çok geriden takip ettiğimiz daha iyi anlaşılsın ve sıradan bir şarkı sözüyle bir ülkenin bölünebileceği kompleksinden artık herkes kurtulabilsin diye verdim. Bu durumdan benim çıkardığım sonuç şu: Demek ki bundan böyle sahne şovlarımda bunun bir parçası olarak, kendime ait şarkıları biraz değiştirip söylerken ciddi bir çekince yaşayacağım. Örneğin bir şarkımda “örselendi aşklarım, üstelik çok uzak bir diyardayım” sözlerini, konser verdiğim yere göre “Hamburg’tayım” ya da “Bayburt’tayım” şeklinde yorumlamaktaydım. Bir başka şarkımda; “O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız.” (ki müjgan burada kirpik anlamında kullanılmıştır) biçimindeki sözleri “Ayten’le ben ağlaşırız.” biçiminde değiştirerek söyleyebiliyorken bundan böyle söyleyemeyeceğim anlaşılıyor. Peki, size göre kendimi böyle daha mı özgür hissedeceğim?”
SÜRGÜN YILLARI
Kaya yargılamalar yoluyla yıpratıldığı sürecin ardından Fransa’nın başkenti Paris’e yerleşti.
VEFATI
Kaya yargılamalar yoluyla yıpratıldığı sürecin ardından Fransa’nın başkenti Paris’e yerleşti. 16 Kasım 2000’de, Hoşçakalın Gözüm İsimli albümünün kayıtlarını yaparken Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu vefat etti.17 Kasım 2000’de 30.000’in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris’in Père Lachaise Mezarlığı 71. bölüme defnedildi. (KÜLTÜR SANAT)