Niçin bu kadar korkuyorlar, niçin böylesine suçluların telaşı içindeler? Niçin, niçin bizi susturmak istiyorlar? Sınıf sözünden, sınıfların mücadelesi sözünden niçin böylesine ürküyorlar?
Hükümet ellerinde, arkalarında milyonlarca insanın oyu var. Meclis kürsüsüne çıkıp bar bar bağırıyorlar, “Bu halk size ne yaparsanız yapın oy vermez,” diye. Peki, öyleyse bu telaşın sebebi ne? Sözlerine davranışları hiç uymuyor.
Demokrasiyse, bunlar azıcık da olsa demokrasinin ne olduğunu bilirler. Hepsi değilse de bir kısmı Anayasayı okuyup anlayabilir. Öyleyse niçin Anayasa sınırlarını aşmak çabasındalar?
Öğretmenler onlara ne yapıyorlar da tepelerine mıh yülüyorlar (çivi kazıyorlar)? Perperişan ediyorlar. Ekmekleriyle oynayıp zulmediyorlar.
Arkalarında koskocaman Amerika da var. İkili anlaşmaları da var. O Amerika ki, ikili anlaşmalara dayanarak Türkiye’yi yerle bir edebilir. O Amerika ki, Vietnamdaki vahşetini, dünyanın karşısında gözünü kırpmadan devam ettiriyor. O Amerika ki, elinden gelse Vietnamda bir tek canlı yaratık bırakmayacak. O Amerika ki… Sonuna kadar kendilerine dost! Daha ne korkuyorlar?
Bir şey olmalı. Korkularına bir sebep olmalı…
Işık görmüş baykuş gibi, demokrasi ışığından niçin böylesine yılıyorlar?
Bizim bilmediğimiz, bu ışıklı dünya böyle devam ederse öğrenebileceğimiz, memlekete yaptıkları bir kötülük olacak. Halkın bilmesini istemedikleri bir kötülükleri olacak.
Halk, her şeye rağmen, uyutulmalara rağmen uyanacak mı? Bunu biliyorlar da ışıklı demokrasi düzenini karanlığa çevirmek için mi bu çabaları?
Sömürüyü… Avrupalı kapitalistlerle ortaklaşa sömürüyü bir gün bu halk da nasıl çakacak, mı diyorlar. Böyle diyorlar da, ne olursa olsun, halk uyanmadan biz elimizi çabuk tutalım da Türkiye yurtseverlerin seslerini soluklarını keselim, mi diyorlar.
Korktukları bir şey var. Mutlaka onların ödlerini koparan bir şey var.
Can çıkmayınca huy çıkmaz. Can çıkmayınca umut da çıkmaz. 27 Mayısta canlarının azıcığı çıktı gene huyları çıkmadı. Daha şu dağın arkasında bir umutları var.
Bunlar ne tarih biliyorlar, ne bir şey. Hiçbir şey üstünde de düşünmüyorlar. Gündelik hayatlarını gün be gün yaşıyorlar. Kendi güçlerini, dünya zalimi Amerika ağalarının güçlerini çok büyütüyorlar.
Türkiye’deki Anayasa güçlerinin Anayasaya bu kadar saygıları olmasaydı, Anayasaya bu kadar inanmasaydı onlar, şu bir avuç kapitalist görürdü gününü.
Şu söylediğim söz, soyut, havada bir söz değil. Milletler onurları, istiklalleri tehlikeye girdiği zaman çok güçlü oluyorlar. Ve onları hiç kimse yenemiyor. Dev Amerika karşısındaki bir avuç Vietnamlının gücüne bakın. Jetlere, bombalara, tarihin gördüğü en korkunç silahlara karşı bir avuç çıplak adamın yarattığı kahramanlığa bakın. Vietnamlılar bağımsızlıkları için insan tarihinin en büyük destanını yazıyorlar. Onlar insanoğlunun yüz akı, insanlığın şerefidirler.
Kurtuluş Savaşındaki halkımız insanoğlunun yüz akıydı. O da insan tarihinin şerefli destanlarından birini yazdı. Gene de, bugün de yazacaktır.
Onun için, sırtınızı dayadığınız Amerika’ya, paranızın gücüne, halkın cahil olmasına güvenmeyin. İş başa düşünce milletlerin neler yaratabileceklerine her gün tanık oluyoruz.
Türkiye’deki kapitalistlerin kendi güçlerini ve millet gücünü çok iyi hesaplayıp öyle davranması gerek.
Onlar bilmeliler ki, bu sefer, yanlış hesap Bağdat’tan dönmeyecek. Yanlış hesapları yurdumuzda büyük tahribata yol açar. Biz bunu istemiyoruz. Onlarsa yok olurlar.
Onun için tek çıkar yolları, bizden daha çok, onların Anayasa düzenine sarılmalarıdır. Şu kadarcık olsun Anayasayı zedelememeleri gerek.
Onların Anayasaya karşı çıkmaları, onu işlemez hale getirmeleri bir deliliktir.
Düşünüyorum, düşünüyorum da onlara Anayasayı çiğnetecek kadar akıllarını başlarından alan korkularının sebebini bulamıyorum. Bir türlü bulamıyorum. Gerçekten böylesine, delirecek kadar korkmaları için bir sebep var mı?
Bilen varsa söylesin, duyan varsa söylesin…
28 Mart 1967
Yaşar Kemal
Kaynak: Ustadır Arı