Diyarbakır ve Batman ovalarının binlerce yıldır kendi doğal döngüsüyle şekillenen bereketli topraklarına, bugün “çölü suya kavuşturacağız” müjdesiyle Silvan Barajı’nın suyu tutulmak üzere. Oysa bu iki ilimizin geniş ve verimli vahası, her yıl bir damla baraj suyu kullanılmadan, yalnızca yağmur hasadıyla; nohut, buğday, arpa ve mercimek gibi temel hububat ürünlerini yetiştiriyor. Üstelik ardından kavun ve karpuz hasadı da yapılıyor. Binlerce yıllık bu doğal üretim sistemiyle bölgenin hayvancılığı da güçlü biçimde ayakta kalıyor.
Sadece Yağmur Suyuyla Koca Bir Bölgeyi Besleyen Vaha
Bu ovalarda yetişen hububat, tüm Güneydoğu’yu besleyebilecek durumda. Diyarbakır ve Batman’ın sütü, peyniri, yoğurdu ve hayvancılık ürünleri yalnızca bölgeye değil, Türkiye’nin dört bir yanına ulaşıyor. Yine bu ovalarda, fıstık, badem ve üzüm gibi ürünler tek damla sulama yapılmadan yetiştirilebiliyor. Üstelik uzman ekonomistlerin hesaplamalarına göre bu ürünler, mevcut hububat gelirinin en az 10 katı ekonomik değer yaratıyor. Aynı zamanda bu ağaçlar, atmosferden karbon çekip oksijen salarak yağmur döngüsünü ve iklimi de olumlu yönde etkiliyor.
Fıstık ve badem üretiminin artmasıyla odun yakımı da azalacak; fırınlar, fıstık ve badem kabuklarıyla ekmek pişirecek. Bu da yok edilmekte olan meşe ormanlarının korunması anlamına gelecek.
Barajların Gerçek Yüzü
Oysa yapılmakta olan Silvan Barajı tamamlandığında yalnızca doğal hayatı değil, insan kültürünü de sular altında bırakacak. Bugün milyonlarca turisti Diyarbakır’a çeken şey, doğası ve tarihi mirasıdır. Yaz aylarında Goderne Taş Köprü ve benzeri alanlarda yüz binlerce insan serinliğe, mağaralara ve şelalelere koşuyor. 150 bin yıllık kesintisiz insan izinin bulunduğu bu vadide, türkülerin, ağıtların ve efsanelerin izi silinecek.
Barajlar sadece insanları göç ettirmekle kalmıyor; ürettiği elektrik dahi göç ettirdiği halkın ihtiyacını karşılamıyor. Oysa yüzlerce köyün yağmur hasadı ve sarnıç sistemleriyle sulama yapması, çok daha doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir çözüm olurdu. Üstelik bu sistem, iklim değişikliğine de olumlu katkı sağlayacak nitelikteydi.
Ders Alınmayan Felaketler
Dünyanın gelişmiş ülkeleri barajlardan vazgeçiyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde haftada ortalama iki baraj devre dışı bırakılıyor. Sovyetler döneminde Aral Gölü çevresinde pamuk üretimi için yapılan barajlar ve kanalların nasıl felakete yol açtığı tarihe kazındı. Çin’de benzeri sulama projeleri, tuzlanma ve çoraklaşma sebebiyle toprağı kullanılamaz hale getirdi.
Yıllar önce GAP Projesi’yle suyun Harran’a verilmesi, toprağı tuzladı. Bu yüzden o bölgede sessiz sedasız tarım terk ediliyor. Barajlarda buharlaşma yoluyla suyun %40’ı, tarlaya varmadan kayboluyor. Barajların yarattığı nem, iklim dengesini bozup sebze ve meyve tadını olumsuz etkiliyor. Çermik ve Çüngüş’te portakal yetişmesi, iklimin ne derece değiştiğinin en somut göstergesidir.
Doğal Döngü Bozulmamalı
Unutmayalım: Dereler, ırmaklar ve nehirler doğanın damarları; dağlar ise kalbidir. James Lovelock’un Gaia Teorisi’nde belirttiği gibi, doğa yaşayan bir organizmadır ve bu hipotez hâlâ çürütülememiştir.
Dağlardan gelen sular, geçtiği her yeri yeşertip yer altı akiferlerini besliyor. Dağ ve deniz arasında kurulan bu döngü, binlerce yıldır doğayı sağlıklı kılıyor. Bugün Diyarbakır-Batman Ovası’nın bu derece verimli ve sağlıklı olmasının tek nedeni, bu doğal döngünün bozulmamış olmasıdır.
1932’de Diyarbakır’da sur duvarının belediye encümen kararı ile yıkılması, şehre serin dağ havasının girmesi için alınmış bir karardır. Bugün bu bilinçten uzaklaşmak, geri dönülmez hataların eşiğidir.
Kum Çanağı Değil, Yaşam Umudu Bırakalım
Şirketlerin rüzgârına kapılıp halkın doğasını heba etmek, sadece bugünü değil, yarını da kurutmaktır. Devletler halk için vardır. Şirket gider, halk kalır. O halkı yaşatmayan hiçbir devlet ayakta kalamaz.
Bundan sonraki nesillere kum çanağı değil, yaşam umudu bırakalım. Doğaya saygılı, onun döngüsüyle uyumlu çözümler geliştirelim. Baraj sevdasından vazgeçip, binlerce yıllık yağmur hasadı ve sarnıç sistemleriyle doğayı yaşatan medeniyetimizin izini sürmeye devam edelim.