BİNGÖL – Türkiye’de her yıl Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen kotalar kapsamında nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan yaban hayvanlarının avlanması için ihaleler düzenleniyor.
2025 yılında da tüm tepkilere rağmen bu uygulama devam ederken, Bingöl’de 9 yaban hayvanının öldürülmesi için yeni bir ihale açıldı.
Bu ihale, 6 yaban keçisi ve 3 çengel boynuzlu dağ keçisinin 260 ila 300 bin TL arasında değişen ücretlerle avlanmasına izin veriyor.
Peki, bu ihale ne anlama geliyor, hangi bölgelerde gerçekleşecek ve doğa koruma açısından nasıl bir etkisi olacak? İşte detaylar…
Bingöl’de Yaban Hayvanı Av İhalesi Detayları
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü 13. Bölge Müdürlüğü Bingöl Şubesi tarafından düzenlenen ihale, pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek.
İhale, 13 Ağustos 2025 Çarşamba günü (bugün) yapılacak ve aşağıdaki bölgelerde yaban hayvanlarının avlanmasına izin verilecek:
- Ayanoğlu Devlet Avlağı: 1 yaban keçisi, 1 çengel boynuzlu dağ keçisi
- Kiğı Şeytan Dağları Yaban Hayatı Geliştirme Sahası: 3 yaban keçisi, 1 çengel boynuzlu dağ keçisi
- Aysaklı Devlet Avlağı: 1 yaban keçisi, 1 çengel boynuzlu dağ keçisi
- Gökçedal Devlet Avlağı: 1 yaban keçisi
Toplamda 6 yaban keçisi ve 3 çengel boynuzlu dağ keçisi avlanacak. İhaleye katılanlar, bu hayvanları avlamak için 260.000 TL ile 300.000 TL arasında değişen miktarlar ödeyecek.
Yaban Hayvanı Avcılığı ve Doğa Koruma Tartışmaları
Yaban hayvanlarının para karşılığı öldürülmesi, uzun süredir aktivistler ve doğa koruma örgütleri tarafından eleştiriliyor. Yaban keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisi gibi türler, Türkiye’nin doğal ekosisteminde önemli bir yere sahip.
Bu türlerin avlanması, hem biyoçeşitlilik hem de ekosistem dengesi açısından risk oluşturuyor.
Aktivistler, bu tür ihalelerin doğa koruma politikalarına aykırı olduğunu ve sürdürülebilir olmadığını savunuyor.
Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya
Dağ keçisi ya da yaban keçisi (Capra aegagrus) Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Liste kriterlerine göre global ölçekte nesli “neredeyse tehdit altında” (NT – near threatened) olan, Türkiye’nin de dahil olduğu Akdeniz bölgesinde ise “hassas” (VU – vulnerable) durumda oldukları için nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir tür.
Bu nedenle 1984’ten beri Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’nin (Bern 1979) “kesin koruma altındaki türler” Ek-II Listesi’nde yer alıyor.