BİNGÖL – Bingöl, son dönemde ekolojik tahribat yaratılan kentlerin başında geliyor. Sık sık ekokırımla anılan kentte, bu kırımlara bir yenisi daha eklendi.
Çewlik.net’e konuşan Kiğı-Karakoçan-Adaklı-Yayladere-Yedisu İlçeleri Sosyal Yardımlaşma, Kalkındırma ve Kültür Derneği (KAYY-DER) üyesi ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Ekoloji Eşsözcüsü Hüsnü Alkan, Bingöl’ün birçok bölgesinde yeni maden çalışmalarının başladığını anlattı.
‘Bingöl’ün tamamı maden sahası ilan edilmiş’
‘Bingöl ve çevresinin neredeyse tamamı maden sahası inşa edilmiş’ diyen Alkan, Ovacık, Pülümür, Kiğı ve Sancak bölgelerinde yapılan maden faaliyetlerine dikkat çekti. Sancak bölgesinde ormanlık alanın maden yapılması için tamamen kesildiğini belirten Alkan, bölgenin tamamen bir toz bulutu haline getirildiğini, bitki örtüsünün ve dolayısıyla canlıların tüm yaşam alanlarının yağmalandığını belirtti.
‘Bölgenin tamamı ormandan arındırılmış’
Alkan, Kiğı’da da benzer bir durumun olduğunu belirterek, yaşananları şöyle aktardı:
“Peri Suyu’nun olduğu vadinin tamamı maden sahası olmuş. Orada dağın altına tünel açarak girmişler, tabi bunun için önce ormanı yok gerek. O bölgenin tamamı ormandan arındırılmış, ardından Peri Suyu’nun ağzından tünelle girmişler.
‘Bölge tehlike altında’
Fırat Nehri’ni besleyen en önemli kollardan biri olan Peri Suyu’nun ciddi bir kirlilik tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Alkan, tahribatın büyüklüğüne dikkat çekti:
Peri Suyu’nun kenarına üç tane havuz havuz yapılmış. Madenden çıkan atık sular bu havuzlarda toplanıyor. Havuzların derinliğine dair bilgi paylaşılmıyor ancak biz yereldeki kaynaklardan havuzların 150 metre derinliğe sahip olduğunu öğrendik. Bu atıkların tamamı Peri Suyu’na karışıyor. Peri Suyu şu an kirlenmiş vaziyette. Buradan da tabi Fırat Nehri’ne taşınıyor bu zehir. Buradan numune aldık, suyun kirlilik derecesini araştıracağız. Bölgedeki bütün yaşamsal faaliyet tehlike altında.”
‘İnsansızlaştırma politikası’
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na şikayette bulunduklarını söyleyen Alkan, bölgede acil olarak önlem alınması gerektiğini ifade etti:
“Kiğı’ya bağlı Ölmez köyünde de aynı durum söz konusu. Orada cennet gibi bir vadimiz var, o vadide de altın arama çalışmalarına başlayacaklar. Bölge ormansızlaştırılacak, çalışmalar sırasında çıkan toz nedeniyle orada kalan bitki örtüsü de tamamen yok olacak. Bu aslında bir insansızlaştırma politikası. 90’larda köy yakmalarla boşaltılamayan köyler şimdi madenler aracılığıyla boşaltılıyor. O zaman başaramadıklarını şimdi madenlerle yapmaya çalışıyorlar. İnsanların tamamını yerinden yurdundan ederek o bölgenin bütün demografisini değiştirmeyi amaçlıyorlar. Ayrıca aldığımız bilgilere göre dağların tepelerine yollar götürülüyor ve kalekollar inşa edip maden sahalarını korumak için güvenlik alanları oluşturma istiyorlar.”
‘Bilgiler gizleniyor’
Alkan, bölgenin madenlerle birlikte tamamen değiştirilmek istediğini, bu nedenle bu maden anlaşmalarının da gizlendiğini söyledi:
“Şirketleri araştırdığımızda maalesef çok fazla bilgi edinemedik çünkü bu bilgiler gizleniyor. Buradaki madenlerin taşeron firmalar olduğunu, asıl maden sahiplerinin Kanadalı bir firma olduğunu öğrendik. Bu bilgiler açıklanmıyor. Yakın zamanda Türkiye ile Ruanda arasında bir sözde turizm anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın ardından İngiltere’nin sömürgesi olan ve insanların yokluk, sefalet içinde yaşadıkları Ruanda’dan insanlar uçaklarla Türkiye’ye getirildi. Şu an bu insanların nerede oldukları bilinmiyor. Muhtemelen turizm anlaşması adı altında onları vasıfsız, ucuz iş gücü olarak buralara getirip çalıştıracaklar. Bölgenin demografisini de bu yöntemlerle değiştirmeye çalışacaklar.”