FERİDE RANA YİĞİTBAŞ – ÇEWLİK.NET/ÖZEL HABER
BİNGÖL – Şair- yazar Şükrü Erbaş ve yazar Harun Tutuş bugün Bingöl Merkez’deki Pulbiber Mahallesi Kafe’de şiir severlerle bir araya geldi. En son 22 Ekim 2018’de Bingöl’e gelen Erbaş’a bu etkinlikte şair Harun Tutuş eşlik etti.
Son kitabı “Yalnızca Çocuklar Uzaklara Bakar’ın yayımlanmasının ardından söyleşi ve imza günleri için bir süredir farklı şehirlere giden Erbaş, son gelişinde Bingöl’den çok güzel anılarla ayrıldığını ve Bingöl’ü çok özlediğini söyledi. Etkinlikte şiir okuması ve kitap imzalama bölümünün ardından okurların soruları yanıtlandı.
Soru- cevap kısmında öne çıkan bazı bölümler şöyle:
‘ASIL AMACIM KÖYLÜLERİ KURTARALIM’
– Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” şiirinin nasıl yazdınız?
“Akrabalarıma baka baka yazdım hepsini, hepimizin köyleri böyle… Şiir gerçekleşmemiş bir arzudur, varlıkla her şeyi yaşıyorsanız sizden sanatsal bir şeyin çıkması mucizedir. Bizim cennetimizi yokluk kurar. Şiirin son dizesinde söylediğim gibi, asıl amacım köylüleri nasıl kurtaralımdır.”
– Varoluş mücadelesi veren bir Kürt olarak “Ölüm Terzileri” ve “Yolculuk” şiirlerinizde kendimi buluyorum. Bu şiirleri Kürtleri ya da asimilasyona uğrayan diğer ırkları düşünerek mi yazdınız?
‘TÜM HALKLAR İÇİN YAZDIM’
“Herhangi bir insan, toplum ya da bir halk etnik ya da cinsel kimliğinden ötürü bir güç tarafından baskılanıyorsa, özgürlüğü kısıtlanıyorsa biz hep beraber bir yalanın içinde yaşıyoruz demektir. Bir ırk için demeyelim, tüm halklar için yazdım.
– Ayrılık ne biliyor musun şiirinizde geçen, “Dağlarda öldürülen çocukların /fotoğraflarını kenara itip / bu eteğin üzerine bu bluz yakıştı mı dediğinde /çoktan varacağı yere varmıştı” dizelerinde siz bu var olan şeyi yaşadınız mı, yoksa güçlü bir empati duygusuyla mı yazdınız?
“Bu metin baştan sona canımdan süzdüğüm bir metin. Üç milyon yurtsuza evimi açacağım diyorum, böyle söz süs olsun diye söylenir mi?
‘YOKSUL KALIR SEVGİMİZ’
– Bir şiirde hem Hatice, hem Ömür hem Leyla’yı nasıl birleştirebildiniz, gönlünüz bu kadar geniş mi?
“Canım ciğerim, dünyayı sokarsın bir gönüle. Nazım Hikmet’in deyimiyle “Sol memenin altındaki cevahir yeter ki onurla yaşasın!” Hiçbirimizin aşkı yalnızca kendi yaşadığımız aşktan oluşamaz, hiçbirimizin ölümü yalnızca kendi ölümümüzden oluşamaz. Hiçbirimizin ayrılığı sadece bizim başımızı alıp gittiğimiz bir ayrılıktan oluşamaz. Bizler toplumsal varlıklarız, birinin yaşadığı acı, sevinç, hüzün, gözyaşı… Bunların hepsi yeri gelir Ömür Hanım’a dönüşür yeri gelir Hatice’ye dönüşür, yeri gelir Leyla’ya dönüşür. Dönüşmeli de yoksa yoksul kalır sevgimiz.
– “İlham” denen şey size nasıl geliyor?
“Hepimizin beş duyusu bilincimize ayrı ayrı kayıtlarda bulunuyor. Doku, hissediş ,dokunuş… Hepsi ayrı ayrı kaydediliyor. Oralar bizden bağımsız çalışıyor ve bir süre sonra beni söyle beni söyle diye haykırıyor. Bu şekilde kaleme alıyorum.
– Nazım Hikmet, Yaşar Kemal gibi yazarlar eserlerini temel bir eser üzerine oturtuyorlar ve diğer eserlerini bunun üzerine oturtuyorlar. Sizin “temel eserim” dediğiniz bir eser var mı?
“‘Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz/ biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz’ dizesi benimle özdeşleştirilmiştir. Ama insan tüm yazılarıyla bütünleşir. İlk günden beri yabancılaşmanın insanın hayatında kırılması gerektiğine inanıyorum. İnsan olarak bizi bir çarmıha geriyorlar, bir köşesi kalabalık bir köşesi yalnızlıktan oluşan bir çarmıh. O çarmıhta bizi bir o tarafa bir bu tarafa geriyorlar, sonunda da biz bir yapı koyamazsak sadece işkence çekmiş olarak kalıyoruz. (ÇEWLİK.NET)