Çewlik.net – Türkiye’de cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların durumu, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 28 Nisan 2025 tarihli raporuyla bir kez daha gündeme geldi. Rapora göre, cezaevlerinde en az 1.412 hasta mahpus bulunuyor; bunların 335’i ağır hasta, 230’u tek başına yaşamını sürdüremiyor ve 188’i sürekli gözetim altında olmalı.
Ancak, 4 Haziran’da Meclis’te kabul edilen 10’uncu Yargı Paketi, hasta mahpusların tahliyesi konusunda beklentileri karşılamadı. İHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Ömer Faruk Yazmacı, bu durumu “hayal kırıklığı” olarak nitelendirerek, hasta mahpusların acilen serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. İşte detaylar…
İHD Raporu: Cezaevlerinde 1.412 Hasta Mahpus
İHD’nin son raporuna göre, Türkiye cezaevlerinde 161’i kadın, 1.251’i erkek olmak üzere toplam 1.412 hasta mahpus bulunuyor. Bu kişilerden:
-
335’i ağır hasta kategorisinde yer alıyor.
-
230’u kendi başına hayatını idame ettiremiyor.
-
188’i düzenli olarak gözetim altında tutulması gerekiyor.
-
105’i ise sürekli desteğe ihtiyaç duyuyor.
Yazmacı, bu verilerin yalnızca tespit edilebilen kısmı yansıttığını belirterek, gerçek rakamların çok daha yüksek olabileceğini ifade etti. Özellikle yüksek güvenlikli cezaevlerinde, kamuoyunda “Kuyu Tipi Cezaevi” olarak bilinen yerlerde, 45 ağır hasta, 24 desteğe ihtiyaç duyan ve 41 sürekli gözetim gereken mahpusun tek başına tutulduğunu vurguladı. Bu durum, sistematik bir işkence biçimi olarak değerlendiriliyor.
10’uncu Yargı Paketi: Beklentilerin Çok Gerisinde
4 Haziran 2025’te Meclis’te kabul edilen 10’uncu Yargı Paketi, hasta mahpusların tahliyesine yönelik umutları boşa çıkardı. İHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Ömer Faruk Yazmacı, paketi “tam bir hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi.
Devlet yetkililerinin Ekim 2025’te hasta mahpuslar için düzenleme yapılacağına dair açıklamalarını hatırlatan Yazmacı, “Hasta mahpusların bekleyecek zamanı yok. Ekim ayına kadar oyalama politikalarına izin vermeyeceğiz. Tüm hasta mahpusları alacağız, başka yolu yok” dedi.
Yazmacı, toplumun ve Meclis’in büyük çoğunluğunun hasta mahpusların tahliyesini desteklediğini, ancak paketin bu beklentileri karşılamadığını belirtti. Paketin, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanları kapsam dışı bırakması, eleştirilerin odak noktası oldu.
Adli Tıp Kurumu (ATK) Engeli: Hukuksuzluğun Merkezi
Hasta mahpusların infaz ertelemesi süreçlerinde Adli Tıp Kurumu (ATK)’nun tek karar verici olması, tahliyelerin önündeki en büyük engel. Yazmacı, tam teşekküllü devlet hastaneleri veya üniversite hastanelerinin verdiği raporların geçerli sayılmadığını, ATK’ye sevk süreçlerinin aylar, hatta yıllar sürebildiğini belirtti. Örneğin:
-
Yozgat Hapishanesi’nde bir hasta mahpus, revire çıkmak için 3 ay bekliyor.
-
İstanbul Bakırköy Hastanesi’ne sevk için 2 yıl bekleyen mahpuslar var.
-
Aksaray veya Ereğli gibi hapishanelerde hastane sevki 11 ayı buluyor.
Bu durum, hasta mahpusların sağlık hizmetlerine erişimini engelleyerek yaşam haklarını tehdit ediyor. Yazmacı, ATK’nin bilimsel ölçütlerden uzak raporlarının hukuka aykırı olduğunu ve tahliye süreçlerini tıkadığını vurguladı.
Nekropolitika: Hasta Mahpuslar Siyasi Şantaj Aracı
Yazmacı, hasta mahpusların tahliyesinin siyasi bir şantaj aracı haline getirildiğini ifade ederek, bu durumun “nekropolitika” olarak adlandırıldığını belirtti. “Kimin öleceğine, kimin yaşayacağına devlet karar veriyor. Bu bir rehine politikasıdır. Devletin elinde bir can pazarlığı söz konusu” diyen Yazmacı, hasta mahpusların yaşamlarının siyasi pazarlıklara kurban edildiğini söyledi.
Bu yaklaşım, insan hakları ve ahlaki değerlerin hiçe sayılması anlamına geliyor. Yazmacı, “Bir toplumun ahlaki kalitesi, en savunmasızların nasıl korunduğuyla ölçülür. Biz ise en hasta ve korunmaya muhtaç olanların ölüme terk edildiği bir dönemin tanığıyız” dedi.
Abdullah Öcalan’ın Hasta Mahpus Hassasiyeti
Abdullah Öcalan’ın hasta mahpuslar konusundaki hassasiyeti de raporda dikkat çeken bir nokta. Yazmacı, Öcalan’ın 2013 barış görüşmelerinde hasta mahpusların tahliyesini “olmazsa olmaz” bir koşul olarak sunduğunu hatırlattı. Öcalan’ın, “Yoldaşlarım” dediği hasta mahpuslara büyük değer verdiğini belirten Yazmacı, “Ancak hasta mahpusların tahliyesi, barış süreciyle bağlantılı bir konu değil. Bu, temel bir insan hakkı meselesidir ve hiçbir kanuna ihtiyaç duymadan çözülebilir” dedi.
Cezaevlerinde Mahpus Ölümleri: Alarm Verici Rakamlar
İHD verilerine göre, 2018 ile 20 Aralık 2024 arasında 3.284 mahpus cezaevlerinde hayatını kaybetti. Sadece 2024’ün ilk 11 ayında ise 1.709 mahpus yaşamını yitirdi. Yazmacı, bu rakamların cezaevlerindeki hak ihlallerinin ve sağlık hizmetlerine erişim eksikliğinin bir sonucu olduğunu vurguladı. “1 Ekim 2025’te tüm hasta mahpusları tahliye etmeliyiz. Zamanımız kalmadı” diyen Yazmacı, acil eylem çağrısında bulundu.