-11.1 C
Bingöl
Cumartesi, Şubat 22, 2025

Dil, Bilinç ve Yansıması

Ali Engin Yurtsever


Dil nedir, yaşamımızdaki önemi ve yeri nasıl tanımlanır ve dilin sadece toplumsallık içeren bir kavramsallığı mı vardır?

Dilin tanımı genel olarak üzerinde anlaşılabilen bir kavramsallık içermekle birlikte hem geneli kapsayan bir toplumsallık, hem ideolojik bir çerçevede sınıfsallık ve her ikisini kapsayan ve belirli bir gruba yönelik üretilen bir kavramsallığa karşılık gelir. İnsanlık tarihi “dil” ne zaman ve hangisi olarak kullanıldı sorusunun yanıtını henüz bilmiyor. Ancak toplumsal yaşamın kurulduğu ve geliştiği her yerde çıkarılan seslerin o grup veya topluluğun içinde bilince bağlı bir iletişim aracı olması nedeniyle farklı şekilde gelişmeye başladığı bilimsel olarak düşünülmektedir.

Bu genel tanımlardan yola çıkarak önce en basit şekilde “Dil nedir?” sorusunu yanıtlamak gerekir. “Dil, belirli bir toplumdaki herhangi bir yapının ürünü değil, toplumların ve onları oluşturan altyapıların yüzyıllardır süren tarihlerinin bir ürünüdür. Belirli bir sınıf tarafından değil, bir toplumu kapsayan sınıfların ve kuşakların çabaları sonucu yaratılmıştır. Bütün toplumun gereksinmelerini karşılamak için yaratılmıştır.” Dil, bir “bilince” ihtiyaç duyar, bu nedenle hem dil, hem de bilinç diğer insanlarla bir ilişki kurup geliştirmek zorunluluğundan kaynaklanan toplumsal bir üründür. Dil ve bilinç gelişimi her ne kadar bir ilişki taşısa bile, dilin gelişimine öncülük eden bilincin bulunduğu yerden daha üstün bir konuma geçmesidir. Bu bağlamda bilinç kendini ifade edebilmek için hem dile ihtiyaç duyar, hem de o dilin gelişimini sağlar. Ulusal veya sınıfsal düzeyde kullanılan dil kendi içinde farklılık içerir. Ulusal bir dil, günlük ihtiyaca göre yeterlilik sağlayabilir. Örneğin herhangi bir dilde kullanılan 150-200 kelime bir insanın kendini ifade etmesini sağlayabilir ancak, bu kelime sayısı edebiyat, bilim, sanat gibi konulara gelince kendini üretmek zorundadır. Maddeye ilişkin yeni kavram ve tanımlar kullanılması hem dili geliştirecek, hem de ifadeyi zenginleştirecektir. Bir dilin gelişimine ve yaşamasına ek olarak önem derecesinde üst sıralarda yer alan bir noktayı da yazmak gerekir: Ekonomik hayatta kullanılan bir dil, diğer dilleri zamanla kendi potasında eritecek ve hâkimiyetini kuracaktır.

Kürtçe kendi içinde Kurmanci, Kirmançki (Zaza/Dımıli), Soran, Goran, Lur, Hewremani gibi lehçelere ayrılmıştır. Bu ayrılığın temel nedeni; Kürdistan’ın bin yıllık parçalanmışlığının getirdiği ortak bir dilin kullanımı ve gelişiminin yoksunluğudur. Çünkü eğitiminin küçük yaşlarda başlamadığı, günlük hayatta kullanımının az olduğu bir dil, üstelik bölgelere ayrılıp, başka dillerin yönetiminin ve kültürel gelişiminin etkisinde kalmışsa, eşitsiz gelişim yasası gereği hem zayıflayacak, hem de kendi içinde iletişiminin zorluğunu yaşayacaktır.

Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında bu nedenle Kürtçenin kullanımı karşılığında para ve hapis cezaları uygulanmış, bundan kaynaklı ekonomik hayattan da silinince karşılaştığımız tablo iyi bir noktaya doğru gidilmediğidir. Dil uzmanlarının da kabul ettiği üzere Türkçe toplama bir dildir. Ancak asimilasyon politikası gereğince, diğer dillerden aldığı kelimeleri zamanla “Türkçe” diye kabul ettirmekte başarılı olmuştur. Kürtçenin kullanımı ve gelişiminin engellenmesi, onun bilim, edebiyat ve sanat dallarında kullanımını da zayıflatınca Kürt toplumsallığı günlük 150-200 kelimeye düşmüştür, akademik gelişimin kullanımı ise sınırlı çabalara bağlı kalmıştır. Dil ve bilinç arasındaki ilişkiye baktığımızda bu kopukluğun ulusal gelişimin önünde büyük bir engel olduğunu görebiliriz. Kendi kültürel dilinde kendini ifade edemeyen bir dil hem o kültürel toplumsallığın, hem de o kültürel toplumsal bilincin yok olması demektir. Günümüzde yapılan çalışmalar neticesinde elde edilen gelişim ağır ve az olsa bile geleceğe ilişkin güçlü bir adımdır.

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi sadece askeri olarak görünse bile geri planda son yıllarda dil ve buna bağlı olarak bilincin gelişmesine ilişkin çalışmaları hızlandırmıştır. Bu olumlu bir gelişmedir. İleriki yıllarda Kürtçenin kendi içinde diğer lehçeleri yaşatması koşuluyla ortak bir kullanıma ilişkin çalışma yürütülmesi yapılması gerekenlerden biridir.

Türk devletinin Kürt dilinin toplumsal alanda kullanımını ve özellikle Kürtçe anadil eğitimini engellemesinin en önemli nedeni; anadil eğitimi olarak gelişen ve bilinci izleyen bir dil olarak ulusal birliğe gideceğini ve bu ulusal birliğin de diğer dilden bir kopuş sağlayarak kendi bütünlüğünü elde edeceğini bilmesidir. Türk devlet gerçeği içinde verilen siyasal mücadelenin en önemli maddesi anadil eğitiminin mutlaka ama mutlaka sağlanması olmalıdır. Dili olmayan bir ulusun geleceği de olmayacaktır.

Mezopotamya’nın ve Orta Doğu’nun ortasında bulunan halkların en eskilerinden biri olan Kürt halkının onca baskıya rağmen dilini kuşaklar boyunca birbirini izler bir şekilde gelecek kuşaklara aktaranlara, günümüz Kürdistanlılarının devraldıkları dillerini ulusal bütünlük ve geçmiş kuşaklara duydukları saygı gereği gelecek kuşaklara geliştirerek devretmeleri ödenmesi gereken bir borçtur ve bu borç mutlaka ödenecektir.

İlginizi Çekebilir

- Reklam -

Son Haberler