Uçurtmayı Vurmasınlar, Feride Çiçekoğlu’nun aynı adlı romanından Tunç Başaran tarafından filme uyarlandı. Çiçekoğlu ile Başaran’ın senaryosunu birlikte kaleme aldıkları filmi Barış ve İnci karakterlerin arasında geçen kadın hapishanesinin bir gurup mahkumun bulunduğu dört duvar arsında geçen bir hikayeyi anlatıyor. Zamanı beli olmayan bir sürecin arasında geçen arkadaşlık ya da sevgi olarak tanımlayacağımız durumun analizini bizlere sunuyor. “Zaman güçlerin güçlüsü 80’ler” dönemine ayna tutuyor, Barış ve İnci için bir saatin akrep ve yelkovanı misali birbirini takip eden ve nerde duracağını bilmeyen zamansızlığın işlediği rutubetli duvarların düşünce suçlusu İnci ve suçun ne olduğunu bile bilmeyen Barışın zamana tutunma biçimini bizlere seyir defterini açıyor. Bununla beraber Barış’ın en büyük hayali İnci’nin bir tebeşir parçasıyla yere çizdiği uçurtmanın gerçeğe dönme serüveni bizlere sunuyor. Sonra yere çizilen o küçük ve hemencik silinebilecek uçurtma hapishanenin gökyüzünü dolduracak düzeye gelen bir yığın uçuşan haylin gerçeğe dönmesiyle bitiyor. Uçurtmayı vurmasınlar zengin bir kadro ile seyir keyfini doruk noktasına çıkartıyor. Oyuncular (Çocuk oyuncu Ozan Bilen ve Nur Sürer, Füsun Demirel, Güzin Özipek, Güzin Özyağcılar, Meral Çetinkaya, Rozet Hubeş ve Yasemin Alkay) ulus ve uluslararası birçok ödül aldı. MUBI, Uçurtmayı Vurmasınlar’ı restore etti. Atlas Post Production işbirliğinde restore edilen film, yeni kalitesindeki sunumuyla platformda yeniden seyirciyle buluştu.
Hapishane: Bir Kapalı Mekânın Sosyolojik ve Psikolojik Yansımaları
Uçurtmayı Vurmasınlar, cezaevlerini yalnızca kapatma alanları olarak değil, bir tür mikro toplum olarak ele alır. Kadın mahkûmlar arasındaki dayanışma ve hiyerarşi, hapishanenin bir topluluk mekânına dönüşmesini sağlar. Bu durum, toplumun adalet ve eşitlik anlayışını sorgulatan bir zemin yaratır. Film, bireylerin yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal ve sosyal olarak da sınırlandırıldığını gösterir. Özellikle Barış ve İnci karakterleri üzerinden, cezaevi duvarlarının ötesine taşan bir kapatılma psikolojisi işlenir.
Barış için cezaevi, bir çocuk dünyasının hayal gücüyle baş etmeye çalıştığı karanlık bir mekândır. İnci ise bu mekânın sınırları içinde umudu simgeler. Ancak ne Barış’ın masumiyeti ne de İnci’nin umut ışığı, hapishane gerçekliğinin sertliğine karşı koyar.
Barış ve Uçurtma: Masumiyet ve Özgürlük Sembolizmi
Barış, annesiyle birlikte hapishanede büyüyen bir çocuktur. Onun hikâyesi, kapatılma mekânlarının yalnızca yetişkinler üzerinde değil, çocuklar üzerinde de nasıl yıkıcı etkiler yarattığını gösterir. Film boyunca uçurtma, Barış’ın hayallerini ve özgürlük arzusunu temsil eder. Ancak cezaevi, bu hayallerin gerçekleşmesine izin vermez.
Uçurtmanın “vurulması”, Barış’ın özgürlük ve masumiyetinin toplumun sert gerçekliği tarafından nasıl zedelendiğini simgeler. İnci’nin Barış’a destek olması, umut dolu bir ilişki yaratır; ancak bu umut bile cezaevi sınırlarını aşamaz. Barış’ın gözünden anlatılan hikâye, masumiyetin ve hayal gücünün karanlık bir dünyada nasıl direnmeye çalıştığını etkileyici bir şekilde gözler önüne serer.
Kültürel Bellek: Cezaevlerinin Toplumsal ve Tarihsel Yeri
Film, hapishaneleri yalnızca bireysel trajediler üzerinden değil, toplumsal bellek açısından da ele alır. Türkiye’de cezaevleri, adalet ve kontrol mekanizmalarının bir yansımasıdır. Uçurtmayı Vurmasınlar, bu bağlamda, kadınların ve çocukların cezaevindeki hayatları üzerinden toplumsal adaletsizlikleri sorgular.
Film, cezaevlerini bir tür “öteki” üretim mekânı olarak resmeder. Toplum tarafından dışlanan, unutulan ya da suçlu ilan edilen bireylerin, bu mekânlarda nasıl şekillendiği anlatılır. Cezaevi, yalnızca bir kapatma alanı değil, aynı zamanda bir toplumsal eleştiri aracı olarak işlev görür.
Cezaevleri, yalnızca suçluların cezalandırıldığı yerler değil, aynı zamanda toplumsal bellek ve tarihsel sürecin önemli unsurlarını barındıran yapılar olarak toplumsal hafızayı şekillendirir. Bu yapılar, sadece cezalandırma mekanları olmakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin kimliklerinin, sosyal rollerinin ve toplumsal değerlerinin yeniden inşa edilmesinde etkili olan kültürel belleği şekillendirirler. Cezaevlerinin toplumsal bellek ve tarih üzerindeki etkisi, onların yalnızca suçluları cezalandırmakla kalmayıp, toplumun düzenini koruma, kolektif değerleri güçlendirme ve sosyal yapıyı denetleme amacını da taşımasından kaynaklanır.
Michel Foucault, Disiplin ve Ceza: Hapishanenin Doğuşu adlı eserinde, cezaevlerinin yalnızca suçluları cezalandırmak için değil, toplumun düzenini sağlamak ve bireylerin davranışlarını denetlemek amacıyla inşa edilen yapılar olduğunu vurgular. Foucault, cezaevlerini bir “görünür denetim” alanı olarak tanımlar; burada mahkûmlar sadece cezalandırılmaz, aynı zamanda sürekli gözlemlenirler. Bu gözlemlenme hali, mahkûmların toplumsal belleğe dair algılarını ve kimliklerini de biçimlendirir. Mahkûmlar, yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da toplumsal yapının denetimi altına girer. Foucault’nun panoptikon kavramı, hapishane yapılarının izlenebilirliğini ve buna bağlı olarak mahkûmların içsel disiplin gelişimini anlatırken, aynı zamanda toplumun toplumsal bellek ve adalet anlayışını nasıl şekillendirdiğini gösterir. (Foucault M. 2013)
Film, sinematografik unsurlarıyla da hapishane gerçeğini güçlü bir şekilde hissettirir. Dar ve karanlık mekânlar, izleyicide kapatılma hissi yaratır. Kamera hareketlerinin sınırlılığı, mekânın sıkışıklığını ve karakterlerin özgürlük arayışındaki çaresizliğini vurgular.
Barış’ın hayallerini ve uçurtmayı gösteren sahnelerde kullanılan daha sıcak ve parlak tonlar, özgürlük ve umut duygusunu öne çıkarır. Ancak bu tonlar, genel hapishane atmosferiyle bir kontrast oluşturarak özgürlüğün ne kadar uzak olduğunu hatırlatır.
Uçurtmayı Vurmasınlar, adaletin yalnızca bireyler için değil, toplumun vicdanı için de ne kadar önemli olduğunu vurgular. Hapishane, filmde yalnızca suçluların cezalandırıldığı bir yer değil, aynı zamanda hayallerin ve masumiyetin de sınırlandığı bir mekân olarak karşımıza çıkar.
Barış’ın hikâyesi, bir çocuğun gözünden toplumsal adaletsizliği ve kapatılmanın yarattığı etkileri sorgulama fırsatı sunar. Film, izleyiciyi hapishanelerin bireyleri mi yoksa toplumu mu mahkûm ettiği sorusuyla yüzleşmeye davet eder.
Masumiyetin ve Umudun Kapatılma Gerçeği
Uçurtmayı Vurmasınlar, bireysel hikâyeler üzerinden toplumsal eleştiriyi merkezine alan bir yapımdır. Barış’ın masumiyeti ve hayalleri, cezaevi duvarlarının ötesine geçemezken, İnci’nin umut dolu yaklaşımı bile sistemin sert gerçekliği karşısında yetersiz kalır.
Film, hapishanelerin bireysel ve toplumsal etkilerini sorgularken, izleyiciye adalet, özgürlük ve masumiyet kavramlarını yeniden değerlendirme fırsatı sunar. Hapishane duvarlarının ardında kaybolan yalnızca bireyler değil, aynı zamanda bir toplumun vicdanıdır.
Kaynak
Foucault, Michel. Disiplin ve Ceza: Hapishanenin Doğuşu. (Trans. Tarık Kızılkaya). Ayrıntı Yayınları, 2013
Bingöl’ün gündemini Çewlik.net’ten takip etmek artık WhatsApp’ta da mümkün. Haberlerimizin doğrudan telefonunuza gelmesi için tıklayın.