ÇEWLİK.NET – Usta oyuncu Kadir İnanır, 4 Nisan 2013’teki ‘çözüm süreci’ kapsamında kurulan Akil İnsanlar Heyeti’nden, 14 Mayıs Genel Seçimleri’ne, Türkiye’ki siyasal iklime ve daha bir çok konuya dair açıklamalar yaptı.
2015’te ve 2018’de HDP’den kenisine adaylık teklifi geldiğini söyleyen İnanır, ‘Tanınan, sevilen birini bu partide görelim’ anlayışını ben doğru bulmadım. Çünkü o partinin var olması için ya da o partinin savunduğu bütün değerler için yıllarca uğraşmış, çalışmış, bedeller ödemiş bir sürü insan varken ben birdenbire onların önüne geçip milletvekili olamam” dedi.
T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan oyuncu, ‘Akil İnsanlar Heyeti’nde olması nedeniyle aldığı eleştirilerle ilgili, “Fikir Öcalan’ındı, Erdoğan uyguladı… Mithar Sancar da vardı, Aydın Doğan’ın kızı da… Akil insan’ demek her konunun uzmanı demek değil, bir konuda bilgi birikimi olan, o sorunları çözmek için bilgi birikimi ve heyecanı olan insandır. Ben zaten o işe girerken, ‘özgür çalışabilirsem’ diye girdim” dedi.
SUR’DA ÖLDÜRÜLEN HAKAN ASLAN’IN BABASINI ANLATACAK: O TORBANIN İÇİNDEKİ KEMİKLERİN SAHİBİ KİM?
Bir gün mümkün olursa çekmek istediği filmin konusunu açıklayan ve senaryoya dair de ipuçları veren İnanır, telefonunda Diyarbakır Sur’da sokağa çıkma yasakları sırasında öldürülen Hakan Aslan’ın kemiklerinin 7 yıl sonra verildiği babası Ali Rıza Aslan’a ait fotoğrafi göstererek “O filmi çekeceğim de, bugün o filmi gösterecek salonu kim verecek bana? O torbanın içindeki kemiklerin sahibi kim? Onu anlatmadan böyle bir film çekilir mi? “Oğlunu bulduk” diyorlar, morga gidiyor, oradan torba veriyorlar. Çok güzel bir hikâye ama çok zor tabii.” dedi.
Çamlıbel’in İnanır’la yaptığı röportajdan önemli satır başları şöyle:
– Eğer geçen sene mayıstaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu seçilmiş olsaydı, iktidar değişseydi, Türkiye demokrasi yolunda bir nebze daha umut verecek bir sürece girmiş olur muydu sizce?
Hayır. Bir takım siyasi kavramların savunucusu olmak istiyorsan, onu senden daha fazla ve daha uzun süredir yapan var zaten. Senin düşüncen ne? O iktidara sahip olmak isteyenler, halka farklı ne vaat ediyor? Daha önce aynısını vaat etmiş olanın yaptığının aynısını yapacaksan senin bir farkın kalmıyor ki. Her kelime milliyetçi söyleme bağlanıyor.”
‘YETER Kİ ADI ‘BARIŞ’ OLSUN.. BAŞKA HİÇBİR ŞANSIMIZ YOK. İNANMAYA BİLE MECBURUZ’
– O sürecin üzerinden geçen 10 senede ülkede özgürlük alanlarının tümünü boğmaya dönük baskıcı ve aşırı güvenlikçi politikalara geçen, otoriter bir devlet anlayışına sarılan, dışlayıcı bir milliyetçilik tanımını temsil eden bir siyasi partiyi kendine iktidar ortağı seçen bir Erdoğan bugün yeniden ‘çözüm’ için yola çıksa… Sizi de kendisine destek olmaya davet etse, yine gider misiniz?
En önde giderim, yeter ki adı ‘barış’ olsun. Mecburuz, başka hiçbir şansımız yok. İnanmaya bile mecburuz.
‘ERDOĞAN DEĞİL, KİM SÖYLERSE GİDERİM’
– 2013’te o sürecin içinde olduğunuz için size denilmeyen laf kalmadı. Anlatma şeklinizden söylenenlerden alındığınızı da anlıyorum. Ama tüm bunları rağmen Erdoğan bugün benzer bir yola yeniden çıksa ve sizi davet etse gideceğinizi söylüyorsunuz.
Erdoğan değil, kim söylerse söylesin giderim. Derim ki; “Gel kardeşim deneyelim, acele edelim.”
– Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da size şu ortamda yeniden teklif getirmez sanırım. Farklı görüşlere tahammülü olamayan bir lider görüntüsünde. O yüzden bugün olsa size teklif getirmezdi herhâlde.
Orası belli olmaz. İşte o konularda başa dönerim. Bütün bunlara biz karar vermiyoruz.
– Son seçimde yani 2023’te Yeşil Sol Parti’den teklif almadınız mı?
Hayır almadım.
– Ama çok haber çıktı bu konuda. Siz de o dönem, “Uzun yıllardır birçok kez milletvekilliği teklifleri aldım. Tüm bu teklifler benim için kuşkusuz onur vericidir ama ülkemizde siyaset, halk tarafından saygın bir kurum haline gelmediği sürece aktif siyaset yapmayı düşünmüyorum” diye açıklama yapınca biz de haliyle teklif geldi ama kabul etmediniz diye düşündük.
Tonlarca haber çıktı. Ama herhâlde bir tek parti genel merkezleri okumamış onları.
Yeşil Sol Parti’den bir açıklama beklediniz ve gelmedi mi?
Ne güzel işte bir ay boyunca bu haberi kullandılar.
YSP’nin sizin isminiz üzerinden reklam yaptığını mı ima ediyorsunuz?
Bilmiyorum kim yaptı bunu.
‘BU SİYASİ ANLAYIŞIN OLDUĞU DÜNYAYA GİRMEK İSTEMEDİM’
– Bu sözlerinizden seçime YSP adıyla giren bugünün DEM Parti yönetimine dönük bir kırgınlığınız olduğunu anlıyorum.
Kırgınlık değil. Böyle bir siyasi anlayışın yaşandığı bir dünyaya girmek istemedim.
Onlar da mı ‘düzen partisi’ oldu sizce?
Düzen partisi olmayabilir ama kendi düzenlerinin buna müsaade etmediğini görmüş olabilirler. Mesela 200 bin TL maaş fena değildir yani. Rozet de fena değildir yani.
Her gittiğin yerde bedava yemek de önemli olabilir. Bunları insanlar düşünebilirler. Ama ben milletvekili olsaydım o rozeti takmazdım.
– Neden?
İsterdim ki halkın tamamı o rozet olmadan beni tanısın. Onu halkın gözünün içine soka soka kullanmanın anlamı başka. Yani konu aslında benim milletvekili olup olmamam konusu değil. Ben giderim bağımsız milletvekili de olurum, biliyor musun? Senin dediğin formatı yakalayayım, hepsini uygulayayım, bak ne oluyor gör. Ama yolun ortasında kurşun yenir mi o ayrı mesele.
– Bugün yola DEM Parti ismiyle devam eden siyasi hareketin yöneticilerini ima ederek epey şey söylediniz biraz önce. Peki, Selahattin Demirtaş’ın çizgisini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’nin son zamanlarda yetiştirdiği en önemli siyasetçi Selahattin Demirtaş.
– Eşi Başak Demirtaş’ın İstanbul hamlesini nasıl okudunuz? Partinin İBB adayı olmak istediğini açıkladı ancak büyük tartışmaların ardından çekildi. Nihayetinde DEM Parti Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi aday gösterdi.
Bu konularla ilgili sorduğun her soruda başa dönüyorum. Bütün bu yaşananların müsebbibi biz değiliz gibi geliyor bana. Dünya coğrafyasındaki konumumuz üzerinden hangi konuda ne kadar etkin olabileceğimizin hesabını yapan güçler tarafından belirleniyor bu işler. Bana öyle geliyor. (Röportajın tamamı: t24.com.tr)