Emin Turhallı
Çevre mücadelesi, ne yazık ki saf bir doğa sevgisiyle değil, çoğu zaman bireysel hesaplarla gölgeleniyor. Kimi kendi kariyerini ilerletmek için, kimi siyasi ideolojisini güçlendirmek için çevreyi bir araç haline getiriyor. Böyle olunca, mücadele doğayı değil kişisel hırsları besleyen bir gösteriye dönüşüyor.
İktidarlar da farklı değil. “Çevreciyiz” diye reklam yaparken, aslında günü kurtarmak için geleceğimizi yok ediyorlar. Orman yangınları hız kesmeden sürerken, betonlaşma doğayı boğarken, kimyasallar “ürünleri koruyacağız” bahanesiyle toprağa ve suya zehir olarak akıtılıyor. Çiftçiye fayda diye sunulan ilaçlama, aslında toprağın çoraklaşmasının ve çölleşmesinin önünü açıyor.
Bugün pazarda organik sebze, organik meyve ararken; kendi bedenimize bakıyoruz: burun, göz kapağı, tırnak, mide, göğüs, bacak… Hepsi silikon ve operasyonlarla tanınmaz hale geldi. Kendi vücudumuzu bile doğallığından kopardık. Organik olanı dışarıda değil, içimizde bile kaybettik.
Maden çıkarma, petrol sondajı, termik santraller… Hepsi “enerji” adı altında insan sağlığını hiçe sayarak, toprağı, suyu, havayı kirleterek yürütülüyor. HES ve barajlar “sulama” bahanesiyle dereleri, vadileri, nehirleri öldürüyor, biyoçeşitliliği yok ediyor. Bir aracın işini bir bisiklet görecekken; statü, konfor ve kazanç uğruna doğa kurban ediliyor. Çünkü bisikletin vergisi yok, otoparka ihtiyacı yok, sisteme kazanç getirmiyor.
Ve bütün bunlar yapılırken, sahte çevreci tiplemeler devreye giriyor: gösterişli imajlarla, sahte inançlarla, sahte duyarlılıklarla… Onlara ihtiyaç var çünkü iktidarların ve şirketlerin kirini örtecek bir “çevreci maske” gerekiyor.
Biz ise “bilim bizi kurtaracak” diye sarıldık modern çağın vaatlerine. Oysa bilimin kime hizmet ettiğini, kimi kim ettiğini sorgulamadık. Dağların, ormanların, nehirlerin milyarlarca yılda oluşturduğu kaynakları bir avuç insanın yüz yıllık çıkarlarına kurban ettik.
Gerçek çevre mücadelesi, maskeleri yırtmadan mümkün değil. Doğayı ideolojiye, kariyere, kazanca kurban eden sahte çevrecilerin maskesini düşürmeden, gerçek bir ekolojik gelecekten söz edemeyiz.