Savaş ve Sürgün: Sovyetler Birliği’nde Kürtler

    İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu saflarında savaşan Sovyet Kürtleri, Nazilere karşı önemli başarılara imza atmasına rağmen 1944 yılında sürgüne maruz kaldı.

    İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl

    Çewlik.net – Sovyet Rusya dönemindeki Kürt çalışmaları ile tanınan Dr. İsmet Konak, Kürtlerin İkinci Dünya Savaşı’ndaki rolünü mercek altına altı.

    Hwebûn gazetesindeki köşesinde Stalin yönetiminin Kürt politikalarını tartışan Konak, 1930’lu ve 40’lı yıllarda Moskova’nın Ankara hükümetinin dış politikasına uygun hareket ederek Kürtler üzerinde baskı kurduğunu belirtti.

    Bu dönemde Kızıl Kürdistan ortadan kaldırıldı, Kurmanci yayın yapan Rêya Teze kapatıldı, Kürt aydınları tutuklandı ve binlerce Kürt sürgün edildi.

    Bu sürgünlerden biri olan Semendê Siyabendov’un mektubu ise Sovyetler Birliği’nde Kürtlerin yerine ışık tuttu.

    ‘Ankara’nın Ricası’

    Konak, Siyabendov’un ailesine gönderdiği mektubu şöyle aktardı:

    “Kürtlerin yaşadığı coğrafya, muktedirler tarafından 20’nci yüzyılda adeta bir “Bantustan’a” dönüştürülmüştü. Bu yüzyılda her türlü tedip, tenkil, sürgün, katl û nehb politikasına maruz kaldılar.

    Sadece Kürdistan’ı dört parçaya ayıran ulus-devletlerde değil, sosyalist bir “devlette” yani Sovyetler Birliği’nde de “mezmum vatandaş” muamelesi gördüler.

    Bilhassa 1930’lu yıllardan itibaren “kutup yıldızını” kaybeden Stalin yönetimi, birçok etnik kimlik gibi Kürtleri de Rusifikasyon çemberi içine aldı.

    Otoriterlik değirmeni içinde adeta bir buğday gibi öğütülen Kürt halkı, 1937-38 yıllarında elim bir baskı ve sürgüne maruz kaldı. Bu dönemde Kürtler üzerinde oluşan efsunlu baskının Ankara hükümetinin özel “ricasıyla” gerçekleştiği konusunda çok sayıda görüş var.

    En azından dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın Moskova Büyükelçiliği ile sıkı bir diplomasi trafiği içinde olduğu ve telgraflar çektiği aşikardır. Aynı Kaya’nın, Dersim Soykırımı ile ilgili raporlar hazırladığı ve devlet ricaline “rehberlik” ettiği de bilinmektedir. Zaten kendisi Ermeni Soykırımı’nın da faillerinden biridir.

    Savaşa Katılan Kürtler

    Bu arada İkinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve Naziler Sovyet toprağına saldırmıştı. Moskova yönetimi her ne kadar Kürtlerin “kulağının içine su akıtsa da”, Kürtler Kızıl Ordu saflarında savaşa iştirak etmişti.

    Mesela Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a bağlı Bagir köyünden B. B. Annamamedov, Poltava tarafında Nazilere karşı savaştı.

    Çarpışmalarda ağır yaralanmasına rağmen cepheyi terk etmedi. Yine Kürt şair Kaçaxê Murad, Smolensk tarafında savaşmış ve vatanı uğruna ağır bir şekilde yaralanmıştı.

    Savaşa katılan önemli figürlerden biri de Cewoyê Emer’di. Elegez bölgesindeki Pampa Kurda (Sipan) köyünden savaşa katılan Emer, Smolensk’te Kızıl Ordu’ya destek vermişti.

    Ağır yaralanan Emer, 9 ayını hastanede geçirmişti. Sonraki süreçte Pampa Kurda’da öğretmenlik yapan Emer’in şakirtleri arasında Fêrîkê Ûsiv, Wezîrê Eşo ve Emerîkê Serdar vardı.

    Emer’in aile kökeninin Amed/Hazro’ya kadar dayandığını ve 200 yıl önce Ermenistan’a göç ettiğini belirtmekte yarar var. Savaşta temayüz eden Kürtlerden biri de Rizayê Amoyev’di.

    1905 yılında Van’da doğan ve Zukri aşiret konfederasyonuna mensup olan Amoyev, Birinci Dünya Savaşı yıllarında önce Ermenistan’a ve ardından Tiflis’e geçmişti.

    Amoyev, özellikle Kerç boğazında çatışmalarda yer almış ve yaralanmıştı. Keza Gürcistan’ın Ahıska bölgesinden savaşa katılan Bakır Mustafayev, Kırım’da Sovyet ordusuna destek vermiş ve savaşın sonucunda “Sovyetler Birliği Kahramanı” ünvanına nail olmuştu.

    Siyabendov’un Ailesine Mektup

    Nazilere karşı göğsünü siper eden Kürtlerden biri de Semendê Siyabendov idi. Tula tarafında adeta bir “heroismus (kahramanlık)” abidesi haline Siyabendov tıpkı Bakır Mustafayev gibi “Sovyetler Birliği Kahramanı” ünvanı almıştı.

    Bu esnada 48’inci Ordu Komutanı Korgeneral Gusev ve Sovyet Ordusu Askeri Konsey üyesi Tümgeneral İstomin tarafından Siyabendov’un babası Siyabend Aliyeviç’e bir mektup gönderilmişti.

    Ailesi bu dönem Elegez’e bağlı Sangyar köyünde yaşamaktaydı. Mektup şu şekildedir:

    “Oğlunuz Yarbay Semend Aliyeviç Siyabendov, Alman işgalcilerle yapılan çatışmalarda Kızıl Ordu’nun cesur bir subayı olduğunu ve anavatanımıza sonsuz bir şekilde bağlı olduğunu göstermiştir.

    Emrindeki güçleri ve kendi hayatını dahi esirgemeden askeri görevini yerine getirmekte ve halkımıza kin besleyen düşmanları acımasızca ortadan kaldırmaktadır. Sıcak çatışmaların yaşandığı anlarda yoldaş Siyabendov, her zaman ön saftaki askerler arasında yer almış; kendi kişisel cesaret, metanet ve kahramanlığıyla onlara örnek olmuş, savaş ustalıkları bağlamında ilham vermiş ve her zaman emrindeki birliğin kendi askeri görevini yerine getirmesini sağlamıştır.

    Yarbay Siyabendov muharebenin kritik anlarında defalarca tüfek taburlarının ve alayının muharebesini yönetti. Doğru ve enerjik önlemleriyle birliklerimizin zaferini sağlayıp düşmanın insan gücüne ve teçhizatına büyük kayıplar verdirdi.

    Siyabendov yoldaş, savaş durumunun her koşulunda personel arasında örgütsel-siyasi çalışmayı iyi organize etmektedir. Askeri görevlerini yerine getirmeleri için parti ve komsomol örgütleri ustalıkla yönlendirmektedir.

    Parti ve hükümet, Semend Aliyeviç Siyabendov’un anavatana yönelik savaş hizmetlerini takdirle karşılamış ve kendisine en yüksek devlet nişanı vermiştir.

    SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlık Divanı’nın 24 Mart 1945 tarihli Kararnamesi ile Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına layık görüldü. Komutanların savaş kahramanlıklarından ilham alan askerler, çavuşlar ve subaylar, halkımızın düşmanlarını yok etmeye devam etmekte ve Nazi Almanya’sının nihai yenilgiye uğrayacağı günü giderek hızlandırmaktadır.

    Ülkemizin kahramanı olan böyle harika bir evladı yetiştiren ve büyüten Siyabend Aliyeviç’e çok teşekkür ederiz. Size yürekten güç, sağlık ve neşe dolu mutlu bir yaşam dileriz.”

    1944 Kürt Sürgünü

    Kürtler her türlü bedeli ödemesine rağmen 1944 yılında Moskova yönetimi tarafından sürgüne gönderilmişti. Bir kez daha Kürt halkının heybesi acıyla doldurulmuştu.

    Her Kürt bir “homo dolorist (acı çeken insan)” olmaya mahkûm edilmişti. Kasım 1944’te Gürcistan’da meskûn yaklaşık 9 bin Kürt Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürgün edilmişti.

    Batum Kürtleri arasında saygın bir yere sahip olan Hasan Bakıroviç Gürcüoğlu, sürgün edilen Kürtlerin yüzde 30’unun ölüme sürüklendiğini yazmaktadır. Şüphesiz sürgüne dair bazı anılar da mevcuttur. Örneğin bir Gürcistan Kürdü olan Aydinê Silo Aliyev, ailesinin büyük desteğiyle Akçi köyünden savaşa katılmıştı.

    Kuzey Kafkasya, Ukrayna, Kırım ve Stalingrad tarafında çarpışmalara katılan Aliyev, savaş sonrası köyüne döndüğünde ailesinin sürgün edildiğini öğrenir ve adeta yıkılır.

    Gözyaşları içinde Kazakistan’ın Almatı kentine koyulan Aliyev, çetin bir yolculuk sonunda ailesine ulaşır. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı asla unutmaz. (MA)