Sezgin Tanrıkulu’ndan 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde ihlaller bilançosu

    TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili, CHP Diyarbakır Milletvekili Av. Dr. M. Sezgin Tanrıkulu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir rapor ve video paylaştı.

    TBMM İnsan Haklarını İnceleme

    ÇEWLİK.NET – TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili, CHP Diyarbakır Milletvekili Av. Dr. M. Sezgin Tanrıkulu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir rapor ve video paylaştı.

    “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilmesinin 75. Yılında barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasının ve tüm bunların güvencesi olan demokrasi mücadelesinin tek gündemimiz olduğu bir dönemdeyiz…” ifadeleriyle paylaşılan raporda, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünden bu yana geçen süre içinde temel insan haklarının küresel çapta aşındığı vurgulandı.

    Raporda yer alan başlıklarsa şu şekilde:

    Sezgin Tanrıkulu, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilmesinin 75. Yılında, dünyanın her yerinde ve Türkiye’de, insan hakları en ağır bir biçimde ihlal edilmeye devam ediyor” diyerek başladığı konuşmasına şu şekilde devam etti:

    “Türkiye’de ve dünyada, barış, adalet, özgürlük ve insan onurunun korunması mücadelesi, neredeyse dünyanın ve Türkiye’nin tek gündemi. Yanı başımızda devam eden bir savaş var. Savaş, insan haklarının en ağır şekilde ihlal edildiği ortamları yaratıyor. İnsanlığa karşı suç ve soykırım suçları işleniyor. Yanıbaşımızdaki bu savaşta 17 bin 500’den fazla insan öldürüldü. Bunların yarısından fazlası çocuk ve kadın maalesef. Türkiye’de de ağır insan hakları ihlalleri Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 22’nci yılında en ağır bir biçimde ve yaygın olarak, bütün Türkiye’de, her alanda ihlal ediliyor.

    Türkiye özgür değil!

    Türkiye, Freedom House’un küresel derecelendirmesine göre özgür olmayan ülkeler arasında ve dünyada sondan 32’nci. Kadınlar, çocuklar, gençler en ağır insan hakları ihlallerinin maalesef mağduru durumundalar. Sadece geçen yıl 2 bin 89 kişi, ki bunlardan 31’i çocuk, yaşam hakkı ihlaline maruz kaldı. 311 kadın ve çocuk cinayeti işlendi. Bin 634 iş cinayeti gerçekleşti. Bunun yanı sıra yine yargısız infaz, orantısız güç kullanımı nedeniyle ölüm olayları Türkiye’de gerçekleşti ve yaşam hakkı ihlallerinin başında geliyor. İşkence, gözaltı merkezlerinde, sokakta ve cezaevlerinde maalesef uygulanıyor. 2 bin 541 işkence vakası tespit edildi geçen yıl. Bunlardan 26’sı maalesef çocuk.

    “113 gazeteci gözaltına alındı ve tutuklandı.”

    Düşünce ve ifade özgürlüğü neredeyse en diplerde. Bir çok gazeteci, yazar, aydın düşüncelerini ifade ettiği için tutuklandı, gözaltına alındı ve mahkum edildi. Geçen yıl 35 gazeteci, yazar ve yayıncı mahkum edildi. Yine en az 35 gazeteciye karşı, yazara karşı, aydına karşı soruşturma açıldı. 113 gazeteci gözaltına alındı ve tutuklandı. 4 binden fazla erişim engeli getirildi. Bu şekilde ağır bir ortam var.

    Örgütlenme özgürlüğü de yok

    Örgütlenme özgürlüğü bakımından da 217 belediye başkanı, milletvekili, parti ve dernek yöneticisi maalesef göz altına alındı, bir çok dernek kapatıldı. Toplantı ve gösteri özgürlüğü bakımından da, yine en az, 91 toplantı ve gösteri yasak edildi. Daha yeni son 4 haftada, Cumartesi annelerinin, çok sınırlı bir biçimde, 5 yılan sonra Galatasaray Meydanı’nda toplanmalarına izin verildi. Ama önceden izin almaksızın, şiddete başvuramadan toplantı yapmak Türkiye’de neredeyse mümkün değil. Bu toplantı ve gösteri yürüyüşleri esnasında 3 bin 864 kişi de gözaltına alındı, bunlardan 57’si çocuk.

    “En ağır insan hakları ihlalleri de deprem nedeniyle gerçekleşti”

    Böyle ağır bir ortam var. Bu ortam sadece Türkiye’nin bir bölgesine mahsus değil maalesef. Türkiye’nin her yerinde, yaygın bir biçimde, her ilinde, ağır insan hakları ihlalleri var. Tabi en ağır insan hakları ihlalleri de deprem nedeniyle gerçekleşti. Evet, deprem bir afet, bir doğa olayı önlenmesi belki mümkün değil ama sonuçlarını en aza indirmek mümkün. Barınma hakkı, sağlıklı çevrede yaşama hakkı, sağlıklı bir kentte yaşamak en temel insan hakkı ama yüne Türkiye’nin her yerinde, Türkiye bir deprem kuşağında olmasına rağmen insanların ne barınması mümkün, ne de sağlıklı bir çevrede yaşaması mümkün. 50 binden fazla yurttaşımız Şubat ayında yaşamlarını yitirdi ve henüz herhangi bir önlem alınmış değil ve bir duyarlılık da mevcut değil. Böyle ağır bir ortamda İnsan Hakları Bildirgesinin kabul edilişinin 75’inci yılındayız. Demokrasi için mücadele etmeye devam.”