Türklük Sözleşmesi, Türkiye’de toplumsal yapı ve kimlik tartışmalarında sıkça gündeme gelen bir kavram. Peki, Türklük Sözleşmesi tam olarak nedir, neyi ifade eder ve toplum üzerindeki etkileri nelerdir?
Türklük Sözleşmesi Nedir?
Türklük Sözleşmesi, akademisyen Barış Ünlü tarafından ortaya atılan bir kavramdır. Bu terim, Türkiye’de “Türk” kimliğinin bir ayrıcalık rejimi yarattığını ve bu rejimin, diğer kimlikleri (Kürt, Ermeni, Alevi, kadın vb.) sistematik olarak dezavantajlı konuma getirdiğini ifade eder. Türklük Sözleşmesi, yazılı bir anlaşma değil, toplumsal normlar ve kültürel kodlarla işleyen görünmez bir yapıdır. Bu yapı, Türk kimliğini merkeze alarak eşit yurttaşlık ilkesini fiilen engeller.
Barış Ünlü’nün bu kavramsallaştırması, Türk olmanın sağladığı ayrıcalıkları ve diğer kimliklerin yaşadığı ayrımcılığı anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Örneğin, iş hayatında, eğitimde veya kamusal alanda Türk kimliğine sahip bireylerin daha az engelle karşılaştığı, diğer kimliklerin ise ötekileştirildiği sıkça tartışılır.
Türklük Sözleşmesi’nin Toplumsal Etkileri
Türklük Sözleşmesi, toplumsal hiyerarşiyi şekillendiren bir mekanizma olarak işler. Aşağıdaki etkileri, kavramın toplum üzerindeki rolünü anlamak için önemlidir:
-
Kimlik Ayrımcılığı: Kürtler, Ermeniler, Aleviler ve diğer azınlık grupları, Türk kimliği karşısında eşit yurttaşlık haklarından tam anlamıyla yararlanamaz.
-
Kültürel Hegemonya: Türk kimliği, eğitim sistemi, medya ve devlet politikaları aracılığıyla baskın bir norm olarak sunulur.
-
Görünmez Ayrıcalıklar: Türk kimliğine sahip bireyler, ayrımcılıkla karşılaşmadıkları için bu ayrıcalıkların farkına varmayabilir.
Bu etkiler, Türkiye’de toplumsal adalet ve eşitlik tartışmalarının merkezinde yer alır. Türklük Sözleşmesi, bu tartışmalara yeni bir bakış açısı getirerek, kimlik politikalarının daha derinlemesine anlaşılmasını sağlar.