Sokakta yaşayan hayvanların “insanlar için hayati tehlike oluşturduğu” gerekçesiyle hazırlanan ve hayvanların öldürülmesini öngören 17 maddelik yasa teklifi 275 milletvekilinin kabul, 224 milletvekilinin ret oyu ve bir milletvekilinin ise çekimser kalması ile kanunlaştı.
Hayvan hakları savunucularının ‘katliam yasası’ olarak nitelediği bu yasa, ‘kirli bir geçmiş’ örneği olarak gelecek nesillere bırakacağımız bir miras olacak. Peki, tarih bize ‘modern insan’ olma yolunda hayvanlar konusunda ne gibi acı hatıralar ya da yolumuza ışık tutabilecek nasıl deneyimler bıraktı? Biraz onlara bakalım.
Türkiye’de kanunlar ve Hayırsızada katliamı
Osmanlı döneminde kanun düzenlemeleri örf, adetler şer’i hükümler dikkate alınarak hazırlanıyordu. 2. Bayezid döneminde hazırlanan Bursa(1502), İstanbul ve Edirne İhtisab Kanunname’lerinde hayvanların korunmasına yönelik birçok kısımda vurguya rastlanıyor.
Bugün yaşanan tartışmalarda da sık sık dile getirilen ‘Hayırsızada Köpek Katliamı’ yarın olabilecek şeyler için de bize bazı mesajlar veriyor.
İstanbul’da sokak köpeklerinin sayısının aşırı artışı üzerine o dönemin belediye başkanı Suphi Bey, 1910 yılında kentteki köpekleri toplama kararı aldı. 80 bin kadar köpek Hayırsızada’ya taşındı. Bir kayalıktan ibaret olan adada su da yoktu. Köpekler burada açlığa ve susuzluğa terk edildi. Köpeklerin birbirini yediği, İstanbulluların günlerce bu köpeklerin seslerini duyduğu, sonunda seslerin kesildiği anlatılır. Tarihe “Hayırsızada Köpek Katliamı” olarak geçen bu olayın ardından İstanbul’da art arda yaşanan depremleri halk bu katliama bağlamıştır.
Öte yandan bazı kaynaklarda Hayırsız Ada katliamına ortak olması için görevlendirilen birçok çalışan onurlu bir duruş sergileyerek bu işi yapmayı kabul etmediği söylenir.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet Döneminde kabul edilen(1926) 904 sayılı ‘’Hayvan Islahı Kanunu’’ hayvancılığın geliştirilmesi ve salgın hastalıkların önlenmesi gibi konular için çıkartılmıştır. Hayvan hakları ile ilgili çıkarılan yasa ise 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununun 521. Maddesinde ‘’Bir kimse hayvanlara karşı insafsızca hareket eder veya lüzumsuz yere yaralar veya aşikar surette haddinden fazla yorulacak şekilde zorlarsa binsekizyüz liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur.’’ hükmü yer almaktadır.
Türkiye 2003 yılında ‘Ev Hayvanlarının Korunmasına Yönelik Avrupa Sözleşmesi’ ne taraf olmuştur. Bir sene sonra 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununu öne sürmüştür. Bu kanun kapsamında yerel yönetimler ve sivil gönüllülerin desteği ile hayvan sahiplenecek kişilerin ‘yaygın eğitim programlarına’ katılarak sertifika almaları zorunlu hale gelmiştir. 2004 yılında binbir zorluklarla çıkarılan Hayvanları Koruma Yasası tam anlamıyla uygulanmamıştır.
Avrupa’da Hayvan Hakları
Avrupa, sokak hayvanları ile ilgili pek temiz bir geçmişe sahip değil. AB bu konuyla ilgili şuan da ortak bir hareket alanında buluşmuyor. İngiltere, evcil hayvanlara çip takmayı zorunlu hale getirdi. Hayvanların kaybolması durumunda yerel yönetimlerin kararı ile bir hafta boyunca sahibi aranıyor. Bulunamazsa ve sonrasında sahiplendirilemezse köpekler uyutuluyor.
Günümüzde başarılı bir örnek olarak gösterilen Hollanda ise 19. yüzyılda da kuduz hastalığına karşı toplu öldürmelerin olduğu bir ülke. Günümüzde ise “Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Aldığın Yere Bırak” yöntemiyle kalıcı bir çözüm bulabildiğini gözlemliyoruz. Bu programın ülkede kısa vadeli değil, uzun bir zaman dilimine yayılarak uygulandığı görülüyor. Bu kapsamda sokak hayvanlarına kısırlaştırmadan aşılamaya çeşitli veterinerlik hizmetleri veriliyor. Hollanda’da bu hizmetlerin yanında sadece hayvanlara ilişkin işlenen suçlarla mücadele eden bir polis birimi çalışmaktadır.
Uluslararası düzeyde bazı hayvan hakları savunucularının da desteklediği tek yöntem ‘’ Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Aldığın Yere Bırak’’ yöntemidir.
Bugüne dönelim
AKP Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, düzenlemeler henüz yasalaşmamışken “İlla İngiltere modeli olacak diye bir modelden söz etmiyoruz. Dünyanın her tarafındaki örnekleri inceliyoruz. Ülkeler bunu nasıl çözmüş, bir fikir geliştirmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Fakat geliştirmiş oldukları fikirler doğrultusunda Türkiye’nin her yeri, birer ‘’Hayırsızada’’ olacak gibi duruyor.
Peki, yeni yasa gündemdeyken yerel yönetimler bu duruma nasıl tepki verdiler biraz da bunlara bakalım.
‘Katliam yasası’ tartışılırken CHP ve DEM Parti’li belediyeler yasaya uymayacaklarını ve sokakta yaşayan hayvanları yaşatacaklarını açıkladı. Bunun üzerine hükümet yetkilileri, yasaya uymayan belediyeleri hapis cezasıyla ‘tehdit’ etti. Ancak belediye başkanları ‘yaşatmakta ısrarcıyız’ dedi.
Peki ya Bingöl Belediyesi?
Bingöl Belediyesi Başkanı Erdal Arıkan ise bir süredir gündemde olan yasaya ilişkin herhangi bir yorum ya da açıklamada bulunmadı. Yasa kabul edildi ve bu süreçten sonra halk belediyelerden bir açıklama bekliyor. Hele ki söz konusu Bingöl olunca güncel bilgilere erişim ne yazık ki diğer kentlere göre daha zor.
Bingöl’de bulunan barınak ile ilgili Yücel Barakazi döneminde 16.000 metrekarelik alanda ‘modern hayvan barınağı’ yapılacağı bilgisi kamuoyu ile paylaşılmıştı fakat bu açıklamadan sonra herhangi bir çalışma ya da bilgi akışına ulaşamıyoruz. Bu durumda sokaktan toplanacak olan hayvanların barınaklarda nasıl bakılacağı, barınakların yeterli olup olmadığı, nasıl koşullarda hayvanlara bakım sağlanacağı merak konusu.
Sosyal medyada Bingöl halkının da yoğun tepkisine neden olan bu yasa eğer Bingöl’de hayata geçirilirse halkın tepkisi, bir süredir sessizliğe alışmış toplumun aksine sert bir duruş sergileyecek gibi duruyor. Yapılacak olan katliamın karşısında dilsiz dostlarımızın sesi olmaya ve vicdanlarını köreltmiş insanların karşısında durmaya hazırız.
Arıkan’ın sessiz sedasız sadece görevini(!) yerine getirme anlayışı mı hakim olacak, Bingöl kana mı bulanacak? Yoksa Arıkan, yerel yönetim için seçilmiş kişi olduğunun farkına varan belediye başkanlarının yapmış oldukları gibi yeri geldiğinde kendi fikrini özgürce ve insafıyla belirtebilecek mi? Ya da Bingöl halkı vermiş olduğu oylar ile bir katliama ortaklık mı edecek, yoksa şehrinde her şeyi değiştirebileceğini ve engelleyebileceğini fark edip bu sessiz katliama dur mu diyecek?
İşte bunların hepsini ilerleyen günlerde sokaklarda hep beraber göreceğiz..
Sevgi olmasa,
Üşürdüm kuyularda ey dost!
Karanlığın rüzgârı dalgalandıkça,
Sevgidir çoğaltan soyumuzu;
Sevgiliyi andıkça.
Umut olmasa,
Yürekte ne ışıyacaktı kandil kandil?
O umutlar ki her zaman bir kutlu asa,
Yeşertir en çorak gönül topraklarını
Çil çil! …
Baheddin Ersoy (Kar Sesi-1983)
YORUMLAR