6.5 C
Bingöl
Pazartesi, Mart 31, 2025

Kürdün Evi Yanarken Saçını Tarayanlar

Ömer Korkutata
Ömer Korkutata
1971’de Bingöl Göltepesi köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi Bingöl’de okudu. 1995 yılında başladığı Marmara üniversitesi İlahiyat Fakültesini, 2016 yılında Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde noktaladı. 1992-2015 arasında imam-hatiplik görevinden sonra, 2016 yılında Diyarbakır’da öğretmenlik yaparken görevinden ihraç edildi. Evli ve dört kız çocuğu babasıdır.

Ömer Korkutata

Kürtlük mücadelesi yükselip Kürtlük bilinci arttıkça, sistemin karşı mücadelesinde de bir yoğunlaşma görülüyor.

Önceki Kürt ayaklanmaları [Cumhuriyet öncesinde Bedirxaniler Ayaklanması(1845), Şêx Ubeydullah Nehri Ayaklanması (1880-82), Cumhuriyet sonrasında ise, Şêx Said Ayaklanması(1925), Ağrı ayaklanmaları veya Ararat İsyanı (1926-1930, kanlı bir şekilde bastırılan bu ayaklanma sonrasında Ağrı’da bir mezar yapılmış ve mezara “Hayali Kürdistan burada medfundur” yazılmıştı), Zilan Katliamı (1930), Koçgiri İsyanı, (1921), Dersim İsyanı (1938)] kanlı bir şekilde bastırılmış, göç ve iskan politikaları, Kürtlerden bazılarıyla yapılan işbirlikçilikler, asimilasyon politikaları ile Kürtlük tahayyül ve savunusu bitirilmeye çalışılmıştı.

Bütün imha, iskan, asimilasyon ve ayartmalara rağmen, Kürtlük tahayyül ve mücadelesinin bitirilemediğini gören sistem, Kürtlük bilincinin önüne geçmek için, alternatif politikalara yöneldi.

Cumhuriyetle birlikte, bekasını anti Kürtlük üzerine kuran Kemalizm, bu diskur üzerinden Kürtleri zapt-u rapt altında tutarken, Türklük potasında “Türklük Sözleşmesi” ile erittiği Kürt dışındaki etnisiteleri de tahkim etmeyi başarabildi. Kürt düşmanlığıyla bilendirilen Türklerin, kendilerinden de esirgenen refah, demokrasi, bilim, sanat vb’lerinden mahrum bırakılmaya itiraz etmemeleri de sağlanmış oldu.

68 Sol hareketliliği ve darbelerle bastırılması sonrasında, sol tehlikenin önüne geçmek adına din karşıtlığından vazgeçilerek, imam-hatip okulları ve ilahiyat fakülteleri açılmaya, islamcı cemaat/tarikat ve yapılara alan açılmaya başlandı.

Kürtler, başarısızlıkla ve büyük trajedilerle sonlanan isyanlar sonucunda mezara gömülememiş olarak, 20-30 yıllık bir süreden sonra suskunluklarını bırakmaya, 68 Sol Hareketi ile birlikte yeniden hareketlenmeye ve görünür olmaya başladılar. Hemen hemen hepsi sol tandanslı örgütler kurulmaya başlandı.

1978’de kurulan PKK, diğer Kürt sol örgütlerini ya pasifize ederek ya da içinde eriterek sisteme karşı silahlı mücadeleye girişti.

Önceleri önemsenmeyen,
birkaç çapulcu/eşkıyanın kurduğu yapı olarak görülen bu hareket, yok edildiği veya bastırıldığı düşünülen Kürtlük bilinci ve bilenmişliğinin de itkisiyle, sanılanın aksine kitlesel bir çoğunluğa erişmeye başladı.

Kürtlük mücadelesinin fetret dönemi yaşadığı ara dönemde, Kürtlük bilincinin hortlamamasına dönük olarak, sistem tarafından mühendislikler aralıksız olarak devam etti. Sivas, Malatya, Elazığ, Erzurum, Erzincan, Adıyaman, Maraş gibi birçok Kürt ilinde, amaçlanan sonuçlar elde edilebildi.

Bu iller dışındaki Kürtlük damarının daha güçlü olduğu yerlerde ise, aşiretler üzerinden işbirlikleri geliştirerek mücadele yok edilmeye ya da kontrol altına alınmaya çalışıldı. Hamidiye Alaylarının modern hali olarak Koruculuk sistemi devreye sokuldu.

Kürtlük bilincinin öldürülmesi amacıyla, Kürdistan’da daha önceden tahkim etmeye başladığı islamcı yapıları, daha da güçlendirmeye yönelik çalışmalar başlatıldı. Kürdî olan geleneksel medreselerin yerine, Osmanlıca eğitim veren Nur medreseleri tahkim edilmeye, tarikatlar güçlendirilmeye, Seyyid Kutub, Hasan El Benna, Mevdudi vb’lerinin kitapları dağıtılarak, Kürdistan’da Selefi damar da canlandırılmaya çalışıldı.

Legal Siyaset alanında da oluşumlar kurarak kitleselleşmeye başlayan ve bu günlere getirilen Kürt mücadelesi, 90’lı yıllarda Jitem gibi gladyo yapılar ve Hizbullah gibi paramiliter oluşumlar eliyle geriletilemediği gibi, büyüyerek uluslararası bir görünürlüğe ve kabule ulaşması da engellenememiş oldu.

Gittikçe büyüyen ve büyüdükçe kontrol altına alınamayan bu sorunu çözmek yerine, barış süreçleri ile geçiştireceğini, gerileteceğini düşünen sistem, birkaç kez denediği bu yöntemle de sonuç alamayacağını anlayıp, henüz niyet ve içeriğinden emin ve bilgi sahibi olamadığımız yeni bir süreç başlatmış/başlatmak zorunda kalmış görünüyor.

Dış dinamiklerin(Suriye’deki mevcut durum, Rojava’nın statü sahibi olması olasılığı ve Ortadoğu’da yeni oluşumlar) dayatması gibi etmenler sonucunda başlatılan/başlatıldığı düşünülen bu yeni süreçte, Kürtlerin kazanımlarının önüne geçmede paratoner olarak kurulan, 90’lı yıllarda Kürt mücadelesine karşı ve hem de insanlık dışı yöntemler gerçekleştiren Hizbullah, yeni yüzüyle Hüda-Par ve kendisine yedeklenen irili ufaklı islamcı cemaat, tarikat, dernek, vakıf vb oluşumlar sahaya sürülerek, olası barış sürecinde söz sahibi edilmeye, Kürt talepleri minimize edilmeye çalışılmaktadır.

Uzunca bir süredir, Kürtlük bilincinin yok edilmesi amacıyla kurulmuş ve karşılığında sistem tarafından beslenip palazlandırılmış bu yapıların ve kişilerin, nemalarından olmamak için, olası bir barış ihtimali karşısındaki canhıraş bir şekilde, kurulması ihtimali oluşan masada yer almaya yönelik didişmelerine tanık olmaktayız.

Yıllardır öldürülen, dövülen, hapsedilen, yerinden yurdundan edilenlerin mücadeleleri sonucunda -kurulabilirse-kurulacak olan bu masada, on yıllardır sisteme en ufak bir itiraz içerisinde olmayıp, sistemle mücadele içerisinde olan yapıya düşmanlık yapmış, saldırmış, kin beslemişlerin masaya oturma/oturtulma talep/çabaları, mücadele edenlerce nasıl karşılanacak?

Sistemin Marksist/Leninist olarak yaftalayıp, dini hassasiyetleri olanlarını bu harekete mesafeli durmasını sağladığı Kürtler, Alevisinden Sünnisine, dindarından dinsizine, sekülerinden muhafazakarına, Kürtlük talebinde bulunmuş her Kürdün başını ezmeye çalışmış sisteme en ufak bir karşı duruş içerisinde olmadıkları gibi, sistemle bir olup Kürt imhasında cepheye koşmuş bu sistem aparatlarının masaya oturma, süreci çalma, Kürtleri kazanımlarından etme ya da sistemin vermek istediği kadarına Kürtleri razı etmeye çalıştıklarının farkında olmadıklarını mı sanıyorlar?

Mücadele eden ya da mücadele etmemiş olsalar da sistemin kirine bulaşmamış Kürtler, kendilerine yapılmadık muamele bırakmayan sisteme karşı mücadele etmek şöyle dursun, sistemin yanında yer alarak kendilerine saldırmış bu yapı ve kişilere, siz de yanımıza oturabilirsiniz mi diyecekler?
Yoksa, kimin yanında idiyseniz ve kimin yanında durarak bizlere saldırıyor idiyseniz, onların yanında ve bizim karşımızda oturabilirsiniz ancak mı diyecekler? Eğer kendilerine yer verirlerse tabii!

İlginizi Çekebilir

- Reklam -

Son Haberler