Okullarda ÇEDES ve MESEM uygulaması: Çocuklarda geri dönüşü olmayan sonuçlar doğuruyor

    MEB’in ÇEDES ve MESEM projelerine tepkiler çığ gibi büyüyor. Eğitim Sen Bingöl Şubesi temsilciler projelere neden tepki gösterildiğini anlattı.

    MEB’in ÇEDES ve MESEM

    Zeynep AKAT


    Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda bir süredir yürüttüğü iki proje var; Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) (eski adıyla Çıraklık Eğitim Merkezi) ve Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES). MESEM projesinde mesleki okullarda ortaöğretim düzeyindeki öğrenciler dört gün boyunca bir ustanın yanında meslek öğreniyor, bir gün de okulda teorik eğitim alıyor. ÇEDES’te ise “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz ve Kuran kursu hocalarının öğrencilere “değerler eğitimi” adı altında “milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerler” öğretmesi hedefleniyor. Ancak işin pratik tarafına baktığımızda, hedeflenen “iyimser” tablodan oldukça uzak bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz.

    2023 – 2024 yılında MESEM projesinde mesleki eğitim adı altında çalışan sekiz çocuk hayatını kaybetti. Sadece Ocak ayında MESEM öğrencilerinden 14 yaşındaki Arda Tonbul İstanbul’da çalıştığı fabrikada başının sac bükme makinesine sıkışması sonucu, 16 yaşındaki Erol Can Yavuz ise Kütahya’da çalıştığı mobilya atölyesinde üzerine sunta devrilmesi sonucu öldü.

    Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttüğü ÇEDES projesiyse pedagojik formasyonu olmayan kişiler öğrencilere birebir eğitim verdiği için uzmanlar tarafından şiddetle reddediliyor. Uygulamanın yürürlüğe girmesinin ardından bir çok eğitimci, sivil toplum örgütü ve sendika tepki gösterdi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası da (Eğitim Sen) uygulamaya en çok tepki gösteren kurumlardan biri. Eğitim Sen Bingöl Şubesi Genel Sekreteri Gamze Nur Arslan ve Eski Eğitim Sen Bingöl Şube Başkanı Faruk Aris, Eğitim Sen’in bu uygulamalara neden karşı olduğunu anlattı.

    ‘YASA DIŞI EĞİTİM ÖĞRETİM YAPILIYOR’

    Okullarda sadece öğretmenlerin eğitim ve öğretim hizmeti verebileceğini altını çizen Arslan, ÇEDES projesiyle okullara imam, vaiz ve Diyanet’e bağlı memurların ‘manevi danışman’ olarak görevlendirilmesinin yasaya aykırı olduğunu vurguladı. Özellikle son günlerde basına yansıyan toplu namaz etkinlikleri, öğrencilere mezarlık temizletilmesi, maket mezar başında ağıt yakılması gibi etkinliklerin çocukların zihinsel gelişimi açısından son derece sakıncalı olduğunu belirten Arslan, şunları söyledi:

    “Okullarda dini içerikli etkinlikler yapılması laik eğitim – öğretim sisteminin amaçlarına temelden aykırı. Bununla birlikte pedagojik formasyonu olmayan kişilerin öğrencilerle muhatap olmaları çok ciddi bir sorun. Yapılan yanlış uygulamalar özellikle çocuklarda geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilir. Biz Eğitim Sen olarak toplumdaki tüm bireylerin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda, herkesin kendi anadilinde, cinsiyet ayrımcılığı olmayan, eşit, demokratik, laik, bilimsel, parasız, kamusal ve nitelikli eğitim görmesi gerektiğini savunuyoruz.”

    Kars’ta bir okulda ÇEDES projesi kapsamında öğrencilerden maket mezar yapıp annelerinin öldüğünü hayal etmeleri ve ağıt yakmaları istendi.

    İŞÇİLER İŞTEN ÇIKARILIYOR, YERİNE MESEM ÖĞRENCİLERİ ALINIYOR

    Arslan, “Bir gün okul, dört gün iş” sloganıyla hayata geçirilen MESEM uygulamasının öğrencilerin patronlara ucuz iş gücü olarak sunulmasının önünü açtığını belirtiyor. 300 bini çocuk olmak üzere 1 buçuk milyonun üzerinde öğrencinin emeğinin patronların hizmetine sunulduğunu vurgulayan Arslan şöyle devam etti:

    “Yüzbinlerce çocuk ve gencimiz MESEM’in çarkları arasında acımasızca öğütülüyor. Çırak ya da stajyer kimliğiyle işçi gibi çalıştırılıp emek sömürüsünün sınırları zorlanıyor. Öğrencilere asgari ücretin yüzde 30’uyla 50’si arasında bir maaşın ödenmesi de bugünkü ekonomik koşullarda patronların “çıraklara” olan talebini arttırdı. Bazı iş yerleri kendi işçilerini çıkarıp yerine MESEM öğrencilerini almaya başladılar. Halbuki çocukların fabrikalarda tehlikeli yerlerde bulunmaları ve bu işleri çalışmaları yasak ama buna rağmen bu projeyle öğrenciler çalışmak zorunda bırakılıyor. MESEM ve ÇEDES projeleri uluslararası sözleşmelerde yer alan çocukların hakları ve eğitimi ile ilgili temel haklar ve özgürlüklere temelden aykırıdır ve derhal durdurulmalıdır.”

    ‘İNSANLIK ONURUNA YAKIŞMAYAN AĞIR İŞLER’

    Faruk Aris de öncesinde 159bin MESEM’li öğrenci varken Mahmut Özer’in Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde ‘1 milyon çırak projesiyle öğrenci sayısının 1 milyon 450 bine çıktığını vurgulayarak zaten var olan sorunların bu artışla birlikte çığ gibi büyüdüğünü söyledi.

    Sadece bu yıl sekiz MESEM’li öğrencinin ağır koşullarda çalışırken öldüğünü hatırlatan Aris, “Ölümlerle birlikte iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili işlemler öğretmenlere yüklendi, bu da yaz döneminde olabilecek sorunların cezai işlemleri öğretmenlerin üzerine kalacak demektir” dedi.

    MESEM bünyesinde öğrencilerin henüz çocuk yaşta olduğunun altını çizen Aris, işverenin öğrencileri yetişkin işçi gibi gördüğünü belirterek, çocukların ruhsal ve bedensel gelişimleri dikkate alınmadan onlara ağır ve insanlık onuruna yakışmayan işler yaptırıldığını ifade etti.

    İŞLETMELER SUİSTİMAL ETTİ

    Fabrikaların ve işletmelerin bu uygulamayı suistimal ettiğini söyleyen Aris, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

    “MESEM’le birlikte işletmeler halihazırda çalıştırdıkları işçileri MESEM projesine kaydettirip buradan ciddi paralar kazandılar. Bu kayıt parası ya da çıraklara hiç ödenmedi ya da ödendi ama maaşından düşüldü. Meslekle hiç alakası olmayan bir takım dernekler türedi, bunlar bir usta öğretici tutup yüzlerce öğrenci kaydederek, öğrenci başına 1000 lira gibi bir ücret kestiler. Bu şekilde hayali öğrenciler de oluşturarak bu alanı istismar ettiler. Emek sömürüsü ve çocuk işçiliğinin zirve yaptığı MESEM’lerle ilgili acilen önlem alınmalıdır.”